Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in Hayatı

15.01.2021
1.436
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in Hayatı

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in Hayatı

Kainatın efendisi peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) hayatı, yaşadıkları peygamberliği süresince neler yaptı gibi soruların cevapları yer almaktadır. Gerek yaşayışı ile gerekse de hayatı ile insanlığın efendisi olan sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) hayatına dair bilgiler. Peygamber Efendimiz’in hayatına dair tüm bilgiler.

Hz. Muhammed’in Doğumundan Öncesi Doğumu ve Çocukluğu

Resul-i Ekrem Efendimizin Pak Nesepleri

Cenâb-ı Hak, insanlığın babası Hz. Âdem`i yaratmıştı. Başını kaldırıp bakan Âdem (a.s. ), Arş-ı A`lâda muazzam bir nur ile bir isim yazılı gördü: “Ahmed.” Merak edip sordu: “Ya Rabbi, bu nur nedir?” Allah Teâla buyurdu: “Bu senin zürriyetinden bir peygamberin nûrudur ki, onun ismi göklerde Ahmed ve yerlerde Muhammed`dir. Eğer, o olmasaydı, seni yaratmazdım!” İmanımızla kabul ettiğimiz bu muazzam gerçeği… devamını oku

Peygamber Efendimizin Dedeleri

Şüphesiz, Kâinâtın Efendisinin nurunu alnında bir İlâhi emânet olarak taşıyan atalarının tamamı hakkında fazla bir bilgimiz yoktur. Atalarından en çok bilgi sahibi olduklarımız ise, zaman bakımından en yakın olanlarıdır. Burada onların hayat ve şahsiyetlerine kısa bir göz atmak yerinde olacaktır… devamını oku

Abdülmuttalib`in Rüyası ve Zemzem Kuyusunun Ortaya Çıkarılması

Abdülmuttalib’in Rüyası Peygamberimizin Dedesinin alnında parlayan Kâinatın Efendisine ait nûr, onun Kureyş’in reisliği makamına getirip oturtmuştu. Sıcak bir yaz günü idi… Kâbe’nin yanındaki Hicr mevkiinde serin bir gölgede uyuyordu. Bir rüyâ gördü. Rüyâsında bir zât kendisine şöyle seslendi… devamını oku

Peygamberimizin Babası Abdullah’ın Kurban Olarak Adanması ve İffeti

Abdülmuttalib’in bu faaliyetini başından beri gözleyen Kureyşliler, işin artık ortaya çıkmak üzere olduğunu farkedince, büyüklerine haber verdiler. Bir müddet sonra, Kureyş büyükleri, kazılan yere geldiler ve Abdülmuttalib’e, “Ey Abdülmuttalib! Bu babamız İsmâil’in kuyusudur. Onda bizim de hakkımız var. Bizi de bu işe ortak et.” dediler. Abdülmuttalib… devamını oku

Hz. Abdullah’ın Evlenmesi

Hz. Abdullah, gün geçtikçe, gönülleri etrafında pervane gibi döndürüyordu. Fakat, o dönen pervanelerin hiçbirine iltifat etmiyor, iffet ve namusunu ter temiz koruyordu. Çok sevdiği oğlunun evlenme çağına geldiğini gören Abdülmuttalib, bir an evvel onu mes`ud bir yuvaya kavuşturmak istiyordu. Ancak, ona her yönüyle denk birini bulmak gerekiyordu. Abdülmuttalib, bunu bulmada gecikmedi. Benî Zühre kabilesinin büyüğü Vehb bin Abd-i Menâf`ın yanına vararak, kızı Âmine`yi… devamını oku

Hz. Abdullah’ın Vefatı

Evliliklerinin ilk ayları dolmuştu. Hazret-i Abdullah bir ticaret kervanına katılarak Suriye`ye gitti. Gidiş o gidiş oldu. Hz. Abdullah bir daha Mekke`ye dönmedi. Aylar sonra Mekke`ye dönen ticaret kervanı arasında Hz. Abdullah yoktu. Sadece acı haberi vardı. Hz. Abdullah, ticaret yolculuğundan dönüşte, Medine`de hastalanmıştı. Ve onu orada dayılarının yanına bırakmışlardı. Bu haberi alan Abdülmuttalib… devamını oku

Ebrehe ve Fil Vakası

Hidâyet Güneşi Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamın doğmasına az bir zaman kalmıştı. Kâbe’yi her taraftan insanlar akın akın gelip hac mevsiminde ziyâret ediyorlardı. Kâbenin bu kadar çok ziyaretçi toplamasını birtakım kimseler hazmedemiyor ve rahatsızlık duyuyorlardı. Bunlardan biri de Habeş Melikinin Yemen Valisi Ebrehe Eşrem idi. Ebrehe, Kâbe’ye olan insan akınını önlemek için… devamını oku

Peygamber Efendimizin Dünyaya Teşrifleri Sırasında Neler Yaşandı?

Yeryüzünü mânevî bir karanlık kaplamıştı. Mevcudat, beşerin zulüm ve vahşetinden âdetâ mâteme bürünmüştü. Gözyaşı döken gözler değil, ruh ve kalblerdi. Kalb ve ruhların keder, elem ve gözyaşına âlem de iştirak etmiş, sanki umumi yas ilân edilmişti. Yeryüzü saâdetin, sevincin, huzurun kaynağı olan “Tevhid” inancından mahrumdu. Küfür ve şirk fırtınası… devamını oku

Peygamber Efendimizin dünyaya teşrifleri sırasında meydana gelen hârikâ hâdiseler nelerdir?

Kâinatta en büyük hâdise hiç şüphe yok ki, Kâinatın Efendisi Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.)’in dünyaya teşrifleri hâdisesidir. Çünkü, hilkat ağacının çekirdeği odur. Kâdir-i Zülcelâl, onun gelişini takdir etmemiş olsaydı, kâinat da insan da olmayacaktı. Dolayısıyla imtihan dünyasının kapısı da açılmayacaktı. “Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, Nûr-u Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir:devamını oku

Peygamberimizin Sütanneye Verilmesi

Hz. Âmine huzurlu ve sürurlu idi. Nurtopu yavrusu tatlı tebessümleriyle, kocasının vefât acısını bir nebze unutturduğu gibi, istikbale ümit ile bakmasını da sağlayan tek tesellî idi. Bahtiyar Âmine, şerefli yavrusunu ancak bir hafta kadar emzirebildi. Bundan sonra Ebû Leheb’in cariyesi Süveybe Hâtun Kâinatın Efendisine sütanne oldu ve onu günlerce emzirdi.(Tabakât, 1/108; Ensâb, 1/42) Süveybe Hâtun daha önce de Hz. Hamza’yı… devamını oku

Peygamber Efendimizin Annesine Getirilmesi

Saadet Güneşi, ömrünün dört yılını geride bırakmış, oldukça gürbüzleşmiş ve gelişmişti. Zâtında görülen gariplikler, hele göğsünün yarılması hâdisesi, Hz. Halîme`yi bütün bütün düşündürmeye ve telaşlandırmaya başladı. Hattâ artık endişe duyuyordu. Canı gibi sevdiği Efendimizin başına hoş olmayan herhangi bir hâdisenin gelmesinden korkuyordu… devamını oku

Hz. Amine’nin Ebedi Aleme Göçü

Hz. Âmine, Kâinatın Efendisi oğluyla Medine`de bir ay kaldıktan sonra, Mekke`ye dönmeye karar verdi. Akrabalarıyla vedâlaşarak şehirden ayrıldılar. Çöl seccadesinde üç yolcu: Hz. Âmine, Şanlı Evlâdı ve Ümmü Eymen. Hepsinin de mânâ âleminde bir başkalık vardı. Aziz anne ve şerefli evladının ruhlarını ayrılık ve hasret rüzgârı dalga dalga dövüyordu… devamını oku

Peygamberimiz Dedesi Abdülmuttalib’in Himayesinde

Altı yaşında iken annesini kaybeden Peygamber Efendimizi yaşlı dedesi Abdülmuttalib himayesine aldı. Kureyş’in reisi Abdülmuttalib de nur-u Ahmedî’den nasibini almıştı. O nur kendisine çok üstün meziyet ve sıfatlar kazandırmıştı. Uzun boyu, büyükçe başı ve heybetli görünüşüne; parlak yüzü, tatlı sözü, utangaçlığı, nezaket ve üstün ahlâkı bir başka güzellik katmıştı. Sabırlı, akıllı, anlayışlı, mert ve cömertti. Yoksul insanların karınlarını… devamını oku

Hz. Muhammed’in Gençlik Yılları Ticaret Hayatı Hazreti Hatice Validemizle Evlilik

Peygamberimiz Amcası Ebu Talib’in Yanında

Peygamberimiz, dedesi tarafından kendisine koruyucu olarak tayin edilen amcası Ebû Tâlib`in himâyesindeydi artık. Ebû Tâlip son derece merhametli bir insandı. Fakat oldukça fakirdi. Mekke etrafında yayılan ve şehre getirilince sütünden faydalanılan… devamını oku

Peygamberimizin, Amcasıyla Şam’a Gidişi

Kâinatın Efendisi Peygamberimiz (a.s.m.) on iki yaşına girmişti. Akranları arasında artık farklı beden ve sîmâya sahipti. Sîmâsı etrafa pırıl pırıl nurlar saçıyordu. Gönlü huzur doluydu. Onu yanında barındıran Ebû Tâlib ise o sırada büyük bir geçim sıkıntısı içinde idi. Bunun için de ticaretle uğraşmaya kendisini mecbur …devamını oku

Peygamberimizin Cahiliye Devri Kötülüklerinden Uzak Kalışı

Ebû Tâlib, bütün bu olup bitenlerden sonra nur yüzlü yeğeni Peygamber Efendimizin (a.s.m.) âdeta ayrılmaz bir parçası haline gelmişti. Kendisinde gittikçe kuvvet peyda eden kanaat şuydu: “Bu yeğenim ilerde büyük ve mühim bir şahsiyet olacaktır.” Bu sebeple Peygamberimiz üzerinde …devamını oku

Peygamberimiz Hilfu’l Füdul Cemiyetinde

Peygamber Efendimiz, yirmi yaşında iken Dördüncü Ficar Muharebesi patlak verdi. İslâmdan evvel, Cahiliye devrinde, Araplar arasında cinayetlerin, kanlı çarpışma ve şiddet olaylarının, kan davalarının ve her türlü hırsızlık ve yolsuzlukların ardı arkası kesilmiyordu. Kalbleri şefkat ve merhametten mahrum, cemiyet hayatları …devamını oku

Peygamberimizin Şam’a İkinci Gidişi

Mekke halkının meşguliyetlerinin başında ticaret geliyordu. Ebû Tâlip de bir müddet ticaretle uğraştı. Ancak, kıtlık kuraklık yıllarının baş göstermesi, kabile savaşlarının birbirini takip etmesi ve âile efradının fazla oluşu gibi sebepler yüzünden ticaret yapabilecek mâlî kuvveti pek kalmamıştı. Bu yüzden Efendimizi de yanına alarak yaptığı …devamını oku

Peygamberimizin Hz. Hatice İle Evlenmesi

Hz. Hatice, Kâinatın Efendisini çocukluğundan beri tanıyordu. Ticaret mallarının başında Şam’a göndermesi ise, onu daha da yakından tanımasına vesile olmuştu. Dul olan Hz. Hatice, o sırada Kureyş kadınları arasında asâlet, şeref ve zenginlik bakımından üstün mevkie sahip bulunuyordu. Aynı zamanda Cenab-ı Hak, pek az kadına nasip olacak bir güzelliği de kendisine ihsan etmişti. O âna kadar kabilesinden birçok …devamını oku

Peygamber Efendimizin Zeyd Bin Harise’yi Azad Etmesi

Zeyd bin Hârise, Kelb kabilesine mensuptu. Henüz sekiz yaşlarında bir küçük çoban iken, annesiyle beraber gittiği akrabalarının yanında, bir başka kabilenin baskını sırasında esir alınmıştı. Esirler pazarından da Hz. Hatice’nin yeğeni Hâkim bin Hizân tarafından 400 dirheme satın alınıp …devamını oku

Kabe’nin Yeniden İmarı ve Peygamberimizin Hakemliği

Kâinatın Efendisi otuz beş yaşında idi. Bu sırada Kureyş kabilesi, Kâbe duvarlarını yıkıp, yeniden tamir kararını verdi. Zira, yıllardan beri yağan yağmur ve neticede meydana gelen seller, yapı itibarıyla pek sağlam olmayan bu ma’bedi oldukça yıpratmıştı. Çatısız bulunması …devamını oku

Peygamberimizin Hz. Ali’yi Yanına Alması

Efendiler Efendisi otuz altı yaşında. Milâdî, 607 senesi. Mekke`de şiddetli bir kuraklık ve kıtlık başgöstermişti. Çoğu âile, geçim sıkıntısından perişan bir durumda idi. Geçim sıkıntısı içinde bulunan âilelerden biri de, Resûl-i Ekrem Efendimizin amcası Ebû Talib âilesi idi. Efendiler Efendisinin kalbi şefkat ve merhamet kaynağıydı sanki. Zâtına yapılan iyilikleri asla unutmuyordu. Kendisine karşı gösterilen …devamını oku

Hz. Muhammed’in Peygamberlik Vazifesinin Verilişi ve İlk Müslümanlar

Dünyanın Ve İnsanlığın Durumu

Kâinatın Efendisine, risâlet vazifesi verilmeden önce, insanlığın ve dünyanın ma`nevi çehresini tanımak ve bilmekte fayda vardır. Ancak o zaman Resûlullah`ın insanlığı nasıl dinî, ruhî, fikrî, içtimaî ve siyasî bir karanlık ve sapıklık içinden kısa zamanda çekip çıkardığını anlayabiliriz! Milâdi altıncı asır sonları… …devamını oku

Arabistan’ın Durumu

Dünya haritası üzerinde siyasî, coğrafî ve ticarî açıdan mühim bir yer işgal eden Arabistan’ın da, diğer dünya ülkelerinden farklı bir tarafı kalmamıştı. Orada da – lisan ve edebiyat istisna edilirse – her şey çığırından çıkmış, bütün müesseseler bozulmuştu. Dinî Durum İnanç yönünden Arabistan, kelimenin tam mânâsıyla …devamını oku

Kuss Bin Saide, Efendimizin Peygamberliğini Haber Veriyor

Kainatın Efendisine peygamberlik vazifesinin verilmesinden birkaç yıl önceydi. Arabın Cahiliyye Devrinde iki meşhur panayırından biri olan Hicaz`daki “Suk-ı Ukaz”, renk renk yüzlerce insanla dolup taşmıştı. İçlerinde pek çok Arap beliğleri de vardı. Bu sırada kızıl tüylü bir deve üstünde yüz yaşını aşmış bir pir-i fani peydahlandı. Gözleri çukura kaçmış …devamını oku

Peygamberimize Gaibden Ses Gelmeye Başlıyor

Kâinatın Efendisi otuz sekiz yaşına girince gaibden bazı sesler duymaya ve bazı taraflarda bir takım ışıklar görmeye başladı. Bazen de kendilerine gaibden “Yâ Muhammed!” diye nidâ ediliyordu. Fakat, Efendimiz bu garip seslerin ve parlayıp geçen ışıkların ne demek istediklerine henüz o sırada tam mânâsıyla vâkıf değildi. Bununla beraber, bu hâdiselerin …devamını oku

İlk Vahiy Tebliğ Ediliyor

Ramazan ayının on altı gecesi geride kalmıştı. Ve Ramazanın on yedisi Pazartesi gecesi idi. Nur Dağı derin ve mânâlı bir sessizliğe bürünmüştü. O civarda her şey de onunla birlikte sessiz ve sâkindi. Konuşulacakları kimbilir dinlemek, söylenenleri âdeta duyabilmek eşsiz mazhariyetine ermek için… Konuşacak olan ile dinleyene belki de hürmet için …devamını oku

İlk Müslüman Hz. Hatice

Kâinatın Efendisi Hazret-i Muhammed (a.s.m.), Hira’daki ulvî mazhariyetle İlâhî memuriyetini idrak etmiş ve kudsî risalet vazifesini yüklenmişti. Ancak bu ağır ve büyük vazifenin icabları vardı, onları yerine getirmek lazım geliyordu. Bunun ise, içinde bulunduğu cemiyette pek kolay olmayacağı kendisince muhakkak bilinen bir husustu. O andaa …devamını oku

Hz. Ali (ra) nasıl Müslüman oldu?

Hazret-i Hatice’nin tereddütsüz îmân edip Müslüman olması, Resûl-i Ekrem Efendimizi son derece memnun ettiği gibi, şevkini de arttırdı. Artık yeryüzünde davasını tasdik ve kabul eden biri vardı. Peygamber Efendimizin, İslâma dâvet ettiği ikinci insan, yine en yakınlarından biri olan Hazret-i Ali idi. O, dört beş yaşından beri Efendimizin terbiyesi …devamını oku

Hz. Ebu Bekir Müslümanların Safında

Hazret-i Ebû Bekir, eskiden beri Resûl-i Ekrem Efendimizin en yakın dostlarından biri idi. Samimi görüşür ve konuşurlardı. Onda da göze çarpan en mühim vasıf; Cahiliyye Devrinin çirkin âdetleri, kötü ahlâk ve yaşayışlarıyla fıtratını bozmamış olması, ruh, kalb ve aklını şirk inancı ile kirletmemiş bulunmasıydı. Tanınmış bir tüccardı. Kavminin ileri gelenleri her zaman fikrinden istifade ederlerdi. Kureyş’in kan davalarını halleden de oydu. Bir diğer mühim …devamını oku

Gizli Davetin Hız Kazanması

Hazret-i Ebû Bekir’in de Müslüman olmasıyla îmân ve İslâma gizli davet daha da hız kazandı. İslâma girme bahtiyarlığına erenler, yakınları ve akrabalarıyla da bu bahtiyarlığı paylaşmak istiyorlardı. Onları şirkin ıztırabından, cahiliyyetin çirkin ahlâkından kurtarmak için çırpınıyorlardı. Bu konuda da Hazret-i Ebû Bekir’in önde olduğunu …devamını oku

Hz. Bilal’i Habeşi’nin İşkenceye Uğraması

Gizli davet devresinde İslâm ile şereflenen ve bundan dolayı müşriklerin şiddetli işkencelerine maruz kalan ilklerden biri de Bilâl-i Habeşî diye bilinen, Bilâl bin Rebah Hazretleridir. Hazret-i Bilâl, Müslümanların amansız düşmanı Ümeyye b. Halef’in kölesi iken, Hazret-i Ebû Bekir vasıtasıyla İslâmla şereflenmiştir. Bir anda gönlünü çepeçevre saran imân nûru, Hazret-i Bilâl için hadsiz bir cesaret kaynağı oluvermişti. Öyle ki, bir köle iken, efendisini ve müşriklerin her türlü …devamını oku

Hz. Osman Müslümanların Safında

Resûl-i Ekrem Efendimiz, henüz açıktan halka peygamberliğini ilân etmemişti. Bu devrede de Hz. Ebû Bekir, son derece büyük bir cehd ve gayretle samimi dostlarına İslâmiyeti anlatıyordu. Bir gün Hz. Osman’a da Müslümanlıktan bahis açtı ve onu alarak Resûl-i Ekrem Efendimizin huzuruna getirdi. Hazret-i Resûlullah, dâima tebessüm eden parlak bir …devamını oku

Talha Bin Ubeydullah’ın Müslüman Oluşu

Hz. Osman’ın İslâmın saâdet dolu sinesine konuşunu Hz. Talha bin Ubeydullah takip etti. Ticâret maksadıyla bir seyahâta çıkmıştı. Busra Panayırında bulunduğu bir sırada, oradaki manastırda yaşayan bir Rahib, “Bu pazar halkı içinde, Mekke’den kimse var mı?” diye seslendi. Hazret-i Talha, “Evet, ben Mekkeliyim.” dedi. Rahib, “Ahmed zuhur etti mi?” diye sordu. …devamını oku

Halid Bin Said’in İslam’a Girişi

İslâma gizli davet devri henüz devam ediyordu. Bu sırada Müslümanlar safına Kureyş’in mümtaz bir şahsiyeti daha katıldı: Halid bin Said. Hz. Halid, Kureyş’in ileri gelen ve zengin bir âilesine mensuptu. Arap edebiyat ve ilmini gayet iyi bilen Hz. Halid, bir gece rü’yâsında; babasının kendisini tutup Cehenneme atmak istediğini, fakat Resûlullahın yetişip kendisini …devamını oku

Sa’d Bin Ebi Vakkas’ın İslamiyetle Şereflenmesi

Sa’d bin Ebî Vakkas, henüz on yedi yaşlarında hareket ve heyecan dolu bir gençti. Bu sırada bir rü’yâ gördü: Zifirî bir karanlığın içinde iken, birden bire parlak bir ay doğuyor ve o, ayın aydınlattığı yolu takib ediyor. Sonra aynı yolda, Zeyd bin Hârise, Hz. Ali ve Hz. Ebû Bekir‘in önünden ilerlediğini görüyor. Kendilerine, “Siz ne vakit buraya geldiniz?” diye soruyor. Onlar da, “Şimdi.” diye cevap veriyorlar. Bu rü’yâsından üç gün sonra, İslâma gizli davet devresinde fevkalâde büyük …devamını oku

Ebu Zerr’i Gıfari’nin İslamla Şereflenmesi

İslâmın ebedî nûru, gizliden gizliye ruhları sarmaya ve gönülleri fethetmeye devam ediyordu. İlk Müslümanlar bütün samimiyetleriyle Hazret-i Resûlullahın muallimliğinde İlâhî davayı öğrenme ve yaşamaya çalışıyorlardı. Peygamber Efendimiz, henüz davasını aşikâre ilân etmemişti, ama buna rağmen, Mekke’nin dışında da bir çok yerden, beklenen Son Peygamberin zuhur ettiğine dâir haber duyanlar vardı. Bunlardan biri de Gıfar Kabilesine mensup Ebû Zerr idi. …devamını oku

Habbab Bin Eret’in Müslüman Olması

Habbab bin Eret, Ümmü Anmar adında İslâm düşmanı bir kadının azadlı kölesi idi. Demirci idi, kılıç yapardı. Peygamber Efendimiz ile öteden beri görüşür ve konuşurdu. Resûl-i Kibriya Efendimiz henüz Dârü’l-Erkam’a yerleşmediği bir sırada gelip Müslüman oldu. O günlerde Müslüman olmak ve hele Müslümanlığını ilân etmek demek, malından ve canından olmayı göze almak demekti. Buna rağmen, Hazret-i …devamını oku

Peygamberliğin İlanı Ve Davetin Birinci Safhası

Bütün insanlığa hitap edecek ve bütün dünyayı kucaklayacak bir din, elbette gizli kalamazdı. Madem, insanlığı maddî manevî huzura kavuşturmak için bu din gönderiliyordu. Öyle ise açıktan açığa insanlara bildirilmesi ve tebliğ edilmesi zaruri idi. Cenâb-ı Hak, kâinatta her şeyi tedric kanununa bağlamıştır. Bu kanuna riâyet ve itâat etmeyenlerin zamandan alacakları cevap hiç şüphesiz muvaffakiyetsizlik …devamını oku

Davetin İkinci Safhası: Mekkelilere Safa Tepesinden İlk Hitap

İslamın ilk yıllarında tebliğ dairesi tedricen genişliyordu. Açıktan îmân ve İslâma davet, inanmış ruhları sevinci ile okşarken, şirkin kirinden kendini kurtaramamış gönülleri ise telaşa sevkediyordu. “Emrolunduğun şeyi, onları çatlatırcasına bildir.” İlâhî fermanı gelince Fahr-i Kâinat, âdeta yerinde duramaz hâle gelmişti. Hemşehrilerine maddî, manevî saâdetin yolunu bir an evvel göstermek istiyordu. …devamını oku

Peygamberimiz Açıktan Tebliğe Başlayınca Kendisine Yapılan Eziyet Ve Hakaretler

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Safâ Tepesinde açıktan açığa peygamberliğini ilân ettikten ve halkı İslâma davette bulunduktan sonra, Kureyşli müşrikler eziyet ve hakaretlerini su yüzüne çıkardılar ve kat kat artırdılar. Peygamber Efendimiz, onları “Tevhid”e çağırıyordu. Onlarsa, “Atalarımızın dini” dedikleri putperestlikte ve şirkte direniyorlardı. Efendimiz …devamını oku

Peygamberimiz ve Müslümanlar Daru’l Erkam’da

Efendimizin peygamberliğinin beşinci senesi. Milâdî, 615… Kureyş müşriklerinin Müslümanlar üzerindeki baskı, eziyet ve işkenceleri gün geçtikçe artıyordu. Müslümanlar dinî vazifelerini ve ibadetlerini rahat ve serbest bir şekilde ifâ edemez bir durumla karşı karşıya gelmişlerdi. İslâm ve îmânın tâlimi, Allah’a ibadet ve tâatın serbestçe yapılabilmesi için emin bir yer gerekliydi. Allah Resûlü, bizzat bu emin yeri aradı ve tesbit etti: Saf’a Tepesinin doğusunda dar …devamını oku

Dayanılmaz İşkenceler Ve İslam’ın İlk Şehitleri

Yasir Âilesinin Başına Gelenler Yâsir, Mekke’ye Yemen’den gelmişti. Burada, Mahzumoğullarından Ebû Huzeyfe bin Muğire’nin himâyesine girmişti. Sonradan Ebû Huzeyfe, onu câriyesi Sümeyye ile evlendirmişti. Bu evlilikten iki erkek çocuğu dünyaya geldi: Ammar ve Abdullah. Bütün ferdleriyle saâdet dairesine giren bu âileye başta Mahzumoğulları olmak üzere, bütün müşrikler çekilmez işkenceler, dayanılmaz eziyetlerle göz açtırmıyorlardı. …devamını oku

Bütün Bunlar İmtihandı

İlk Müslümanların maruz kaldıkları işkence, eziyet ve hakaretler, karşı karşıya bulundukları güçlükler ve mâniler Allah tarafından aynı zamanda birer imtihandı. Mesele sadece “îmân ettim” demekle bitmiyordu. Îmândaki sadâkat, samimiyet ve sabırlarının da ölçülmesi gerekiyordu. Öylesine güçlükler, işkence ve eziyetler olacak ki, gerçekten îmân etme arzusunu ruhunda taşıyanlar, bütün bunlara aldırmadan îmân edecekler; bu arzuyu ciddi olarak gönüllerinde …devamını oku

Müşriklerin Yeni Tertipleri

Başvurulan tertip, eziyet ve işkencelerin hiç biri Resûl-i Ekrem Efendimizi İslâmı tebliğ etmekten alıkoyamıyordu. Üstelik, amcası Ebû Talib de yaptıklarına ve söylediklerine karşı çıkmıyor, bilakis onu koruyordu. Müşrikler, bu sefer başka bir yol denediler. İleri gelenlerinden on kişi, Ebû Talib’e gelerek, “Ey Ebû Talib,” dediler, “yeğenin putlarımıza sövdü, dinî inançlarımızı kötüledi, akılsız olduğumuzu, babalarımızın, dedelerimizin yanlış yolda gitmiş olduklarını söyleyip durdu. …devamını oku

Hz. Muhammed’in İlk Hicret Hüzün Yılı Ayın Yarılması ve Miraç Mucizeleri

Habeşistan’a Hicret

Bi`setin 5. senesi, Receb ayı (Milâdî, 615). Müşriklerin her gün biraz daha şiddetini arttıran eziyet, hakaret ve işkenceleri neticesinde Mekke, Müslümanlar için yaşanmaz bir şehir hâline gelmişti! Günden güne artan bu ezâ ve cefâlar, dini ibâdetlerini de gönül rahatlığı içinde yapma imkânını ellerinden almıştı. Müşriklerin, bu gaddarca ve merhametsizce davranışlarından kolay kolay vazgeçmeye de niyetleri yoktu. Bunun için Resûl-i Ekrem Efendimiz, bir gün Müslümanlara, …devamını oku

Hz. Hamza’nın Müslüman Olması

Bi’setin 6. senesi; İslâm ve îmân sadâsı kulaktan kulağa yayılıp gittikçe gürleşiyordu. Kalblere ma’nevi serinlik veren bu îmânî havanın teessüsü müşriklerin uykularını kaçırıyordu. Başvurdukları tertip ve planların hiçbiri, coşkun akan bu îmân şelâlesinin önüne set olamıyor ve ümitsizliğin verdiği ezici ruh haleti içinde kıvranıp duruyorlardı. Kahraman Hazret-i Hamza’nın saâdet dairesine dahil olmasıyla mânevi sancıları kat kat artmış oldu. Peygamberimiz (s.a.v.)’in amcası ve …devamını oku

Müşriklerin Peygamberimize Yeni Teklifleri

Hidâyet dairesi gittikçe genişliyordu. Îmân ve Kur’ân nûru bütün haşmet ve parlaklığıyla ruhları aydınlatmaya devam ediyordu. Kureyş müşriklerinin telaş ve endişeleri ise had safhadaydı. Hele parmakla gösterilen kahramanlarından biri olan Hazret-i Hamza’nın inananlar tarafında beklenmedik bir zamanda yer alması kendilerini bütün bütün şaşırttı. Şirk kalesinde gün geçtikçe yeni ve daha büyük gediklerin açılması, onları değişik planlar kurmaya …devamını oku

Kırkıncı Müslüman Hz. Ömer

Bi’setin 6. senesi Zilhicce ayı (Milâdi; 616). Emsalsiz kahramanlardan biri olan Hazret-i Hamza’nın Müslümanlar safına katılması ve arkasından da bir grup Müslümanın Habeşistan’a hicretleri, Kureyş müşriklerini derin derin düşündürüyordu. Hayatlarına büyük bir tedirginlik ve endişe hakim bulunuyordu. Hepsinin zihninde karar kılmış fikir şu idi: Mutlaka şu Ebû Talib’in yetimi Muhammed’in işi bir an önce halledilmelidir. …devamını oku

İkinci Müslüman Kafilesi Habeşistan’a Hicret Ediyor

Bi’setin 7. senesi (Milâdî 616). Habeşistan’a hicret eden ilk Müslüman kafilesi, ülkenin hükümdârı tarafından iyi karşılanmış, dinî ibadetlerini serbestçe ve gönül huzuru içinde ifâ edebilme imkânına kavuşmuşlardı. Bu durumu haber alan Kâinatın Efendisi Resûl-i Ekrem Efendimiz Mekke’de kalan Müslümanlara da Habeşistan’a hicret etmelerini tavsiye buyurdu. Resûl-i Ekremin amcası Ebû Talib’in oğlu Hazret-i Cafer‘in başkanlığında Habeş ülkesine doğru yola çıkan ikinci kafile, …devamını oku

Şakk-ı Kamer Mucizesi

Kureyşli müşrikler, Resûl-i Ekrem Efendimizin davasını tasdik eden birçok mu’cizeye şâhid oldukları halde, yine de inad ve inkârlarından vazgeçip ona sadakat ellerini uzatmıyorlardı. Gördükleri her mu’cizeye bir kulp takarak nazarlarda küçük ve basit bir hâdiseymiş gibi göstermek isteyerek, hem kendilerini hem de halkı aldatma yoluna gidiyorlardı. Zaman zaman da akıllarınca Resûl-i Ekremi güç durumda bırakmak niyetiyle kendilerince meydana gelmesini mümkün görmedikleri isteklerde …devamını oku

Hz. Ebu Bekir’in Ubey Bin Halef İle Bahse Girmesi

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, peygamber olarak gönderildiği sırada Doğu Roma ile İran, dünyanın en büyük devleti idiler. Bi’setin 5’inci, yâni Milâdi 613 senelerinde bu iki komşu ve rakip devlet, birbirleriyle kanlı bir muharebeye girişmişlerdi. İran devleti tahtında Hüsrev II, Rum İmparatorluğunda ise Herakliüs bulunuyordu. İran orduları, Rum kuvvetlerini denize dökünceye kadar takip etmiş, Suriye’deki bütün mukaddes şehirleri ele geçirmiş, Mîladî 614 …devamını oku

Müslümanlara Karşı Boykot Uygulanması

Bi’setin 7. senesi (Milâdi: 617). Bu tarihe kadar İslâm’ın inkişâfına mani olmak gayesiyle müşrikler tarafından girişilen her teşebbüs akîm kalmıştı. Üstelik İslâmiyet, daha da hızlı inkişâf kaydediyordu. Müslümanların sayısı günden güne her türlü şiddet ve mukavemete rağmen artıyor ve İslâm’ın nuru Mekke dışındaki kabileleri de kucaklamaya başlıyordu. Hazret-i Ömer ve Hazret-i Hamza gibi iki kahraman İslâm safına katılmış bulunuyordu. Hazret-i Ömer, önceki halin tam tersine …devamını oku

İslamın Yayılması ve Efendimize Yapılan İlahi İkaz

Bir Grup Hıristiyanın Müslüman Olması Mekkeli Müşriklerin, Müslümanları yıldırmak için uyguladıkları Boykotun kaldırılması Peygamberimiz (s.a.v.) ve Ashab-ı Kirama geniş bir nefes aldırdı. Bu sırada peş peşe İslâm sinesine koşmalar görüldü. İslâma gönül verenler arasında yirmi kadar Hristiyan da vardı. Bunlar, Habeşistan’a hicret etmiş Müslümanlardan Peygamberimiz (s.a.v.) ve İslâmiyet hakkında duyduklarını yerinde araştırmak için Mekke’ye gelmişlerdi. …devamını oku

Hüzün Yılı; Ebu Talip ve Hz. Hatice’nin Vefatları

Üç senelik müşrik ablukasından kurtulmanın sevincini acı olaylar takib etti. Acı hâdiseler zincirinin ilk halkası, Resûl-i Ekremin dört yaşındaki en büyük oğlu Kasım’ın vefâtı oldu. Gönlü şefkat şelâlesini andıran Peygamber Efendimiz, büyük oğlunun vefâtından çok müteessir oldu. Derin teessürünü ciğerpâresinin cenazesini götürürken, karşısında dim dik duran Kuaykıan Dağına, “Ey dağ! Benim başıma gelen şey, senin başına gelseydi, dayanmaz yıkılırdın.” …devamını oku

Peygamberimizin Hz. Aişe İle Nişanlanması Ve Hz. Sevde İle Evlenmesi

Peygamberimizin Hz. Âişe ile Nişanlanması, Hz. Hatice Validemizin vefatı ile Resûl-i Kibriyâ Efendimizin âile hayatında bir boşluk meydana gelmişti. Hem Efendimiz, hem de sahabîler bu durumun farkında idiler. Bir gün, Osman bin Maz’un Hazretlerinin hanımı Havle Hâtun, Habib-i Kibriyâ Efendimizin huzuruna geldi ve “Yâ Resûlallah! Yanına girince birden Hatice’nin yokluğunu hissettim.” dedi. Resûl-i Ekrem, bunun üzerine, “Evet, o çoluk çocuklarımın anası, evimin …devamını oku

Resülullah’ın Tebliğe Devam Etmesi ve Taif’e Gitmesi

Resûl-İ Ekrem Efendimizin Tâif`e Gidişi Müşrikler, Ebû Tâlib ve Hz. Hatice’nin vefatlarını fırsat bildiler. Âdeta bu zamanı bekliyorlarmış gibi, Peygamber Efendimize revâ gördükleri ezâ ve cefalarını birden kat kat arttırdılar. Öyle ki, Efendimiz onların zulüm, hakaret ve işkencelerinden dini neşretme vazifesini âdeta yapamaz hale gelmişti. Müşriklerin bu insafsız ve merhametsiz tutumu, Resûl-i Kibriyâ Efendimizi fazlasıyla müteessir ediyordu. Bu sebeple Tâif’e gitmeye karar …devamını oku

İsra ve Mirac Mucizesi

Hicretten bir buçuk sene önce, Recep ayının 27. gecesiydi. Bu gecede Peygamber Efendimizin en büyük mucizelerinden biri olan İsra* ve Mirâc** mucizesi vuku buldu. Mezkûr gecede Cebrail (a.s.) geldi ve Resûl-i Zîşan Efendimizi Mescid-i Haram‘dan*** alıp Burak ile Mescid-i Aksâ‘ya**** götürdü. Oradan da, gökyüzündeki harika icraat ve Cenâb-ı Hakkın kudretine delalet eden âyet ve alâmetlerin birer birer gösterilmesi için, semavata çıkarıldı. Sema tabakalarında …devamını oku

Hz. Muhammed’in Kabileleri İslama Davet Akabe Biatları ve Medineye Hicret

Peygamberimizin Kabileleri İslam’a Daveti

Resûl-i Ekrem, Tâiflilerin insafsız ve âdice hücum ve hakaretlerine hedef olduktan sonra, Mekke`ye döndüğünde müşriklerin daha da şiddetli muhalefet ve eziyetleriyle karşı karşıya kaldığı halde, îman ve İslâmı tebliğden bir an bile geri durmadı. Aksine, Tâif dönüşü, İslâma dâvet dairesini daha da genişletti ve kabileleri İslâma dâvete başladı. Bir dâvânın hızla intişârı, …devamını oku

Akabe Biatları Ve Medine’de İslam’ın Yayılması

Birinci Akabe Bîatı Bi’setin 12. senesi (Miladî: 621). Bi’setin 11. yılında Akabe mevkiinde İslâmiyetle şereflenen altı Medineli, bir sene sonra aynı yerde buluşacaklarına dair Resûl-i Ekrem Efendimize söz vermişlerdi. İlk görüşmelerinin üzerinden bir sene geçip, hac mevsimi gelince, içlerinde bir sene önce İslâmla şereflenmiş bulunan altı kişinin de bulunduğu …devamını oku

Medine’ye Hicretin Başlaması

Peygamber Efendimiz ile Medineli Müslümanlar arasında cereyan eden Akabe bîatları ve yapılan anlaşmalar, Müslümanlar önünde yepyeni emniyetli bir saha açıyordu. İnançlarını burada serbestçe söyleyebilecek, ibâdetlerini serbestçe ifa edebilecek, dinlerini korkmadan ve çekinmeden yayabileceklerdi. Çünkü, Medine’nin iki güçlü kabilesi olan Evs ve Hazreç onlara kucaklarını açmış, her hal u kârda kendilerini koruyacaklarına …devamını oku

Peygamber Efendimize Hicret İzninin Verilmesi

Kureyş müşrikleri Resûl-i Ekrem Efendimizin (sav) vücudunu ortadan kaldırmak için kat’î karar almışlardı ve bunun için faâliyetlerini sürdürüyorlardı. Bu sırada Cenâb-ı Hak, Sevgili Resûlüne hicret emrini verdi. Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Ebû Bekir (ra)’in evine her gün sabah veya akşam vakitlerinde uğrardı. Fakat, hicret emrini aldığı gün, öğle vakti sıcağında, âdeti olmadığı bir saatte başını sararak Hz. Ebû Bekir (ra)’in evine vardı. Efendimizin (sav) geldiği  …devamını oku

Peygamber Efendimizin Medine’ye Gelişi

Medineli Müslümanlar, Resûl-i Kibriyâ Efendimizin Medine’ye gelmek üzere yola çıktığını duymuşlardı. Bunun için her gün sabah namazından sonra Harre mevkiine çıkarak, öğle sıcağı basıncaya kadar yolunu heyecan ve sabırsızlıkla beklerlerdi. Yine bir gün teşrif-i Nebevîyi uzun uzun beklemişler, gelmediğini ve etrafı da şiddetli sıcağın bastığını görünce geri evlerine …devamını oku

Medine’ye Giriş

Peygamber Efendimiz, Rânûna mevkiinde Cuma namazını kıldıktan sonra tekrar devesine bindi ve yularını boynuna doladı. Arkasında Hz. Ebû Bekir, etrafında ise Neccaroğulları yiğitleri ile Medineli Müslümanlar yer alıyordu. Kimi yaya, kimi binekli olan Müslümanların sevinç ve tekbir getirişlerinden âdeta yer gök inliyordu. Fahr-i Âlem, devesinin üzerinde ağır …devamını oku

Mekke Devrinin Bir Hülasası

Resûl-i Ekrem Efendimizin Medine’ye hicretleriyle on üç senelik Mekke devri geride kalmış oluyordu. İslâm tebliğ tarihinde mühim bir yer işgal eden bu devreyi burada tekrar özetlemek, hususan Peygamber Efendimizin bu devredeki tebligatını bir kere daha nazara vermekte bir çok faydalar vardır. Resûl-i Ekrem Efendimiz, Miladi 610 yılında Cenâb-ı Hak …devamını oku

Medine ve Ahalisi

Resûl-i Ekrem Efendimizin hicretiyle Medine, İslâm merkezi haline gelmiş oluyordu. Bu bakımdan o zamanki Medine ve ahalisi hakkında kısaca mâlumat vermekte fayda vardır. Şimdiki gibi o zaman da Medine, Arabistan Yarımadasının mühim şehirlerinden biri sayılıyordu. Vadi olan arazisi oldukça genişti. Vadi tamamen dağlarla çevriliydi. İklimi tatlı …devamını oku

Muhacirlerle Ensar Arasında Kardeşlik Kurulması

Allah rızası için her şeyini bırakıp Medine’ye hicret etmiş bulunan Muhacir Müslümanlara, Medineli Müslümanlar muhabbet ve samimiyetle kucaklarını açmışlardı. Ellerinden gelen her türlü yardımı onlardan esirgememişlerdi, esirgemiyorlardı. Ne var ki, Muhacirler Medine’nin havasına, âdetlerine ve çalışma şartlarına alışkın değillerdi. Mekke’den gelirken de …devamını oku

Mescidi Nebevi’nin İnşası

Hicretin 1. senesi. Milâdi 622. Resûl-i Ekrem, Medine’ye teşrif buyurduklarında, içinde cemaatle namaz kılabilecekleri, gerektiğinde toplanıp meselelerini konuşabilecekleri bir yerden mahrum bulunuyorlardı. Bu mühim vazifeler için merkez teşkil edecek bir mescid gerekiyordu. Efendimiz, Medine’de ilk olarak bu mescidi inşâ etmekle işe başladı. …devamını oku

Ezan Okunmaya Başlanması

Hicretin 1. senesi. Milâdî 622. Mekke’de iken Müslümanlar ibadetlerini gizlice yapıyor, namazlarını kimsenin göremeyeceği yerlerde kılıyorlardı. Dolayısıyla orada namaza açıktan dâvet etmek gibi bir mesele söz konusu olamazdı. Ancak, Medine’de manzara tamamıyla değişmişti. Dinî serbestiyet vardı. Müslümanlar rahatlıkla ibadetlerini ifâ ediyorlardı. Din ve …devamını oku

Peygamberimizin Ev Halkını Mekke’den Getirtmesi

Medine’ye hicret eden Peygamberimiz (s.a.v.), hanımı Hz. Sevde, kızları Ümmü Gülsüm, Fâtıma ve Zeynep ile nişanlısı Hz. Aişe’yi Mekke’de bırakmak zorunda kalmıştı. Mescid-i Nebevî inşâ edilip bittiğinde Hâne-i Saâdet yapılınca, onları getirmek üzere Zeyd bin Hârise ile Ebû Rafi’ Hazretlerini Mekke’ye gönderdi. Bu iki sahabî Mekke’ye giderek adı zikredilenleri alıp …devamını oku

Ashabı Suffa

Kıble, henüz Kâbe tarafına çevrilmeden önce idi. Mescid-i Nebevî’nin kuzey duvarında, hurma dallarıyla bir gölgelik ve sundurma yapıldı. Buna  “Suffa” denilirdi. Burada kalan Müslümanlara da “Ashâb-ı Suffa” ismi verildi. Mescid-i Şerifin Suffasında kalan bu sahabîlerin, Medine’de, ne meskenleri, ne de aşiret ve akrabaları, hiçbir şeyleri yoktu. Âileden uzak, dünya meşgale ve gâilesinden âzâde ve tam mânâsı ile feragatkâr bir hayata sahib idiler. Kur’an ilmi …devamını oku

İlk İslam Devleti

Peygamber Efendimiz, on üç senelik Mekke devrinde mesâisini tamamıyla îmân esaslarını anlatmaya hasretmişti. Bu îmânî hizmet sayesinde bir çok kimse İslâmın saâdetli sinesine koşmuştu. İmanlı insanların sayısı çoğalmış ve Müslümanlar gözle görülür bir kuvvet haline gelmişlerdi. Ancak buna rağmen bu devrede İslâm düşmanlarına karşı her türlü maddî mukabele yasaktı. Müslümanların tek silahı vardı, …devamını oku

Müşriklerle Savaşa İzin Verilmesi

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Mekke’de harb ve cihâda izinli değildi. Allah’tan aldığı emirler gereği bütün mesâisini îmân esaslarını kalb, ruh ve akıllarda tesbite hasretmişti. Va’z ve nasihatla, ikaz ve irşadla burada hizmetine devam ediyordu. Bu devrede her türlü mezâlime karşı sabır ve sükûnetle harekete me’mur bulunuyorlardı. Mekke’de, ilk zamanlarda nazil olan âyetlerde bu husus açıkça görülür. Zaten, İslâm hukukuna göre, insanlar arasında …devamını oku

Her Tarafa Seriyyeler Gönderilmesi

Mekkeli müşrikler her şeye rağmen, Peygamberimiz (s.a.v.) ve Müslümanların peşini bırakmış değillerdi. Medine’deki Yahudî ve münafıklarla el altından gizli gizli işbirliklerini sürdürerek İslâm nûrunu söndürmeye, Resûl-i Kibriyanın vücudunu ortadan kaldırmaya matuf faaliyetlerine aralıksız devam ediyorlardı. Medine’yi teşkilatlandıran Resûl-i Ekrem …devamını oku

Hicretin Birinci Senesinin Mühim Hadiseleri

Ashabdan Es’ad bin Zürâre ile Gülsüm bin Hidm’in Vefâtı Gülsüm bin Hidm, Ensârın ileri gelenlerindendi. Oldukça yaşlanmıştı. Mescid-i Nebevî yapıldığı sırada Kuba’da vefât etti. (İbn Abdilber, İstiab) Hz. Gülsüm bin Hidm, Hicretten önce Müslüman olmuştu. Resûl-i Kibriyâ Efendimizi Hicret esnâsında Kubâ’da evinde misafir etme şerefine …devamını oku

Seriyye ve Gazalar

Buvat Gazâsı Hicretin 2. senesi, Rebiülevvel ayı. Bu tarihte Peygamber Efendimiz, beraberinde 200 Muhacirle Medine’den yola çıktı. Maksadı, içlerinde azılı müşrik Ümeyye bin Halef’in de bulunduğu 100 kişilik bir muhafız grubun kontrolu altında hareket eden 2 500 develik büyük Kureyş kervanının üzerine yürüyerek, onlara göz dağı vermekti. Buvat Dağına kadar …devamını oku

Kıblenin Mescidi Harama çevrilmesi

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz ile Müslümanlar, Medine’de namazlarını Allah’ın emriyle peygamberler makamı olan Kudüs’e, yâni Beytü’l-Makdise doğru kılarlardı. Fakat, Peygamber Efendimiz öteden beri tevhid akîdesinin müstesna bir âbidesi olan, yeryüzünün ilk mâbedi ve ceddi Hz. İbrâhim’in kıblesi olan Kâbe’ye doğru yönelerek namaz kılmayı kalben arzu ve temenni ediyordu. Müslümanlar da hassaten Muhacirler …devamını oku

Bedir Savaşı ve Sonrası

Bedir Muharebesi

Hicretin 2. senesi, 17 Ramazan, Cuma (Mîlâdî, 13 Mart 624). Kureyş`in Ticâret Kervanı Hicretin ikinci senesinde Kureyş müşrikleri bir ticâret kervânı hazırlamışlardı. Şam pazarına gönderilen kervâna Mekke`den kadın erkek hemen hemen herkes hisselerine göre ortak idiler. Bin deveden meydana gelen ve sermayesi 50.000 dinar olan bu büyük ticâret kervanının satılan malları karşılığında harbe hazırlık için silâh alınacaktı. Kervânın …devamını oku

Münafıkların Ortaya Çıkması

Peygamber Efendimiz, Medine’ye teşrif ettiklerinde orada Müslüman Araplar, müşrik Araplar, Ehl-i kitap olan Yahudiler ve çok az sayıda da Hristiyan vardı. Resûl-i Ekrem Efendimizin yerleşmesinden sonra, İslâmiyet Medine’de daha yaygın bir hale geldi. Medineliler gruplar halinde Müslüman oldular. Bu arada Peygamber Efendimiz, Müslümanları siyasî ve idarî bir teşkilâta kavuşturdu. İşte bu sırada, yeni bir zümre daha ortaya çıktı. Kalben inanmadıkları halde …devamını oku

Beni Kaynuka Gazası

Hicretin 2. senesi, Şevvâl ayı (Milâdî 624). Müslümanların Bedir Harbinden parlak bir muzafferiyetle çıkmaları Medine`deki Yahudîlerin endişelerini büsbütün arttırdı. Peygamberimizle aralarında sulh anlaşması bulunmasına rağmen gizliden gizliye bozgunculuk ve kışkırtıcılığa başladıkları göze çarpıyordu. Peygamber Efendimiz herşeye rağmen ehl-i kitap oluşlarından dolayı kendilerine müsamahalı davranıyordu. Ancak onlar hal ve hareketleriyle bu …devamını oku

Hicretin İkinci Senesinin Diğer Mühim Hadiseleri

Ramazan Orucunun Farz Kılınması Ramazan orucu, Kıble’nin Kâbe tarafına çevrilişinden bir ay sonra, Peygamberimiz (s.a.v.)in Medine’ye hicretinin 18. ayının başlarında, Şaban ayında farz kılındı. Bu hususta indirilen âyetlerde meâlen şöyle buyruldu: “Ey îmân edenler! Oruç, sizden evvelki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı – tâ ki günahtan sakınıp takvâya eresiniz. O Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, apaçık hidâyet …devamını oku

Şair Ka’b Bin Eşref’in Öldürülmesi

Kâ’b bin Eşref, muhteris bir Yahudî, meşhur bir şâirdi. Bilhassa muhteşem Bedir muzafferiyetinden sonra, kıskançlık ve düşmanlığından Peygamberimiz (s.a.v.) ve Müslümanları hicveder dururdu. Mekke’ye giderek de müşrikleri Müslümanlara karşı tahrik eder, Bedir’de öldürülen müşrikler için mersiyeler düzerek, onların intikam ve düşmanlık hislerini kabartmaya çalışırdı. Medine’de ise, Müslümanların kız ve hanımlarına dil uzatacak kadar küstahlık ederdi. Şiir ve hitabetin  …devamını oku

Hicretin Üçüncü Yılında Yeni Seriyye Ve Gazalar

Hicretin 3. senesi, Rebiülevvel ayı. Gatafan Gazâsı Bedir muzafferiyeti, Peygamberimiz (s.a.v.) ile sulh anlaşması akdetmemiş bulunan civar Arap kabilelerini de kara kara düşündürüyordu. Büyük kuvvet kazanmış bulunan Müslümanların bir gün kendilerinin de kapısını çalabileceği endişesini taşıyorlardı. Bu bakımdan Bedir Harbinden sonra etraftaki Arap kabilelerinde bir hareket göze çarpar. Bu hareketlenme sonucu …devamını oku

Peygamberimizin Yeni Evlilikleri

Hicretin 3. senesi, Şaban Ayı. Peygamberimiz (s.a.v.)’in Hz. Hafsa ile Evlenmesi Uhud savaşından iki ay kadar önceydi. Peygamber Efendimiz, Hz. Ömer’in kızı Hz. Hafsa ile evlendi. Resûl-i Ekrem Efendimize Peygamberlik vazifesi verilmeden önce dünyaya gelen Hz. Hafsa, daha önce Huneys bin Huzâfe (r.a.) ile evlenmişti. Huneys vefat edince Hz. Hafsa dul kalmıştı. Hz. Ömer, kızını evvelâ münasip bir dille Hz. Osman’a, ondan müsbet cevap alamayınca da Hz. Ebû Bekir Efendimiz …devamını oku

Peygamberimizin Torunu Hz. Hasan’ın Dünyaya Gelişi

Hicretin üçüncü yılında Resûl-i Ekrem Efendimizi sevindiren bir hâdise daha vuku buldu: Torunu Hz. Hasan dünyaya geldi. Hz. Hasan, Peygamberime torunları arasında kendisine en çok benzeyeni idi. Bu sebeple annesi Hz. Fâtıma onu severken, “Resûlallaha benzeyen yavrum” derdi. Nebiyy-i Muhterem Efendimiz, torunları Hz. Hasan ile Hüseyin’i son derece …devamını oku

Uhud Savaşı ve Sonrası

Uhud Savaşı – I

Hicretin 3. Senesi, 7 Şevvâl, Milâdî 625. Kureyş müşrikleri Bedir’de uğradıkları hezimetin acısını bir türlü unutmak istemiyorlardı, daha doğrusu unutamıyorlardı. İleri gelenlerinden bir çoğunu bu savaşta kaybetmişlerdi. Bir avuç Müslümandan yedikleri ağır darbe ile izzet-i nefisleri kırılmıştı. Civar kabileler nezdindeki prestijleri de haliyle sarsılmıştı. …devamını oku

Uhud Savaşı -II

Harbin Seyrini Değiştiren Hâdise Düşman ikiye bölünüp sürâtle harp yerinden uzaklaşırken, mücahidler de geride terk edilen ganimetleri toplamaya başlamışlardı. Ayneyn Tepesinde vazifeli okçular ise, Uhud meydanındaki manzarayı seyrediyorlardı. Bu arada okçularda yerlerinden ayrılıp mücahidlere katılma isteği uyandı. Onlar, harp bitmiş kendilerinin görevi …devamını oku

Reci Vakası

Hicretin 4. Senesi, Sefer Ayı. Uhud Harbinden sonra Müslümanların harpteki mağlubiyetleriyle zaafa uğradıkları zannına kapılan etraftaki bazı Arap kabilelerinde, İslâmın merkezi Medine’ye karşı bazı kıpırdanma ve hareketlenmeler görüldü. Harekete hazırlananlardan biri de Huzeyl Kabilesinden Halid bin Süfyan idi. Medine üzerine yürüyebilmek için hazırlıklarını tamamlamıştı ki, Peygamber Efendimiz durumu haber almıştı. Ashab-ı Suffadan …devamını oku

Bi’ri Mauna Faciası

Hicretin 4. Senesi, Sefer Ayı idi. Benî Âmir Kabilesinin efendisi ve reisi Ebû Berâ’ Âmir bin Mâlik, Peygamberimiz (s.a.v.)’i ziyaret maksadıyla Medine’ye geldi. Ebû Berâ, samimi bir insan, Resûl-i Ekrem ve Müslümanlara dost biriydi. Efendimize hediye etmek üzere de iki at ve iki deve getirmişti. Ancak Resûl-i Ekrem, “Ben, müşriklerin hediyesini kabul edemem. Eğer hediyenin kabul edilmesini istiyorsan Müslüman ol!” diyerek onun hediyesini kabul etmedi ve …devamını oku

Beni Nadir Gazası

Hicretin 4. Senesi, Rebiülevvel Ayı (Milâdî 625). Benî Nadir, Harun’un (a.s) neslinden gelen zengin ve güçlü bir büyük Yahudî kabilesi idi. Medine’ye iki saatlik mesafede Mekke yolu üzerinde sağlam kale ve hisarlarda otururlardı. Resûl-i Ekrem Efendimizle, İslâmiyet ve Müslümanların aleyhinde bulunmamak, bu hususta herhangi bir düşmana yardımcı olmamak, ayrıca ödenecek diyetler konusunda da yardımda bulunmak üzere antlaşmaları vardı. Ancak buna rağmen …devamını oku

Zatürrika Gazası

Hicretin 4. senesi, Cemâziyelevvel ayı. Milâdî, 625. Benî Nadir Yahudîlerinin Medine’den sürgün edilmelerinden iki ay sonraydı. Enmar ve Salebeoğulları kabilelerinin Müslümanlarla çarpışmak üzere toplanmış oldukları haberi Medine’ye ulaştı. Peygamber Efendimiz, derhal hazırlanarak, 400 (veya 700) mücahidle Medine’den yola çıktı. Zatürrikâ mevkiine kadar ilerleyip orada karargâhını kurdu. Müşrikler mücahidlerle çarpışmayı göze alamadıklarından dağ başlarına …devamını oku

Peygamberimizin Bereket Mucizesi

Ensardan Hz. Câbir’in babası Abdullah bin Amr bin Haram Uhud’da şehid düşmüştü. Geride altı yetim kız çocuğunu ve bir hayli de borç bırakmıştı. Borç sahipleri de Yahudîler idi. Abdullah bin Amr’ın, içinde çeşitli hurma ağaçları bulunan iki bahçesi vardı. Fakat, bunların da mahsulü borçlarını karşılayacak miktarda değildi. Sadece bir tek Yahudiye borcu, otuz …devamını oku

Bedrül Mevid / Küçük Bedir Gazası

Hicretin 4. Senesi, Şaban Ayı. (Mîlâdî 626.) Daha önce bahsi geçtiği gibi, Ebû Süfyan Uhud’dan dönüp giderken Müslümanlara, “Sizinle gelecek sene Bedir’de buluşalım.” demiş, Hz. Ömer de Resûlullahın emriyle, “Olur! İnşaâllah orası bizimle sizin çarpışma yeriniz olsun.” cevabını vermişti. Uhud Muhaberesinin üzerinden bir sene geçmişti. Resûl-i Ekrem, verdiği sözünü yerine getirmek için harp hazırlıklarına başladı. Öte yandan Kureyş’in reisi Ebû Süfyân da harp hazırlıklarını …devamını oku

Peygamberimizin Hz. Ümmü Seleme İle Evlenmesi

Asıl ismi Hind olan Hz. Ümmü Seleme, Mahzumoğulları Kabilesinden Ümeyye bin Muğire’nin kızı idi. Kocası Abdullah bin Abdü’l Esed, İslâmiyeti kabul etmesinden dolayı müşriklerin ezâ ve cefasına maruz kalınca, Habeşistan’a hicret etmişti. Bir çok Kureyşlinin Müslüman olduğu söylentisi üzerine Mekke’ye dönmüş, ancak haberin asılsız olduğunu öğrenince, bin bir güçlükle bu sefer Medine’ye göç etmişti. Habeş ülkesine her iki hicrette de Hz. Ümmü Seleme kocasıyla birlikte …devamını oku

Hicri Dördüncü Senenin Mühim Hadiseleri

İçki, hicretin dördüncü yılında, Benî Nadir Yahudîlerinin yurtlarında sürgün edip çıkarıldıkları sırada haram kılınıp yasaklandı. Resûl-i Ekrem Efendimiz Medine’ye teşrif ettikleri zaman Müslümanlar arasında da içki içiliyor, kumar oynanıyordu. Peygamber Efendimiz gelince, ondan içkinin ve kumarın hükmünü sordular. O sırada Hz. Ömer de, “Yâ Rabbi! İçki hakkında bize, açık ve kesin bir beyânda bulun.” diye duâ etti. Bir müddet sonra, …devamını oku

Dümetül Cendel Gazası

Hicretin 5. Senesi, Rebiülevvel Ayı. (Milâdî, 626) Birkaç Arap kabilesi, Medine’ye on beş gece uzaklıkta bulunan Şam beldelerinden biri olan Dûmetü’l-Cendel’de toplanarak, gelen giden yolcuları rahatsız ediyorlar, onlara zulmediyorlardı. Ayrıca İslâm devletinin başşehri Medine üzerine yürümeye de hazırlanıyorlardı.(İbni Sa’d, Tabakât, 2:62) Peygamberimiz (s.a.v.) bu durumu haber aldı. Vakit geçirmeden 1.000 kişilik ordusuyla yola çıktı. Efendimiz, bu tarz gazâlarda …devamını oku

Peygamberimizin Hz. Zeynep Bint’i cahş’la Evlenmesi

Hicretin 5. Senesi, Zilkâde Ayı. Hz. Zeynep binti Cahş, Resûl-i Ekrem Efendimizin halası Ümeyme binti Abdülmuttalib’in kızı idi. Daha önce Peygamber Efendimizin evladlık edindiği Hz. Zeyd bin Hârise ile evlenmişti. Bu evliliğin dünürlüğünü de bizzat Resûl-i Ekrem Efendimiz yapmıştı. Hz. Zeynep ve ailesi böyle bir evliliği istemedikleri hâlde, sırf Peygamber Efendimizin ısrarı üzerine rıza göstermişlerdi. Hz. Zeyd, izzetli zevcesi Hz. Zeynep’i kendisine mânen küfüv (denk) …devamını oku

Hicab Ayetinin Nazil Olması

Hicâb Âyetinin Nâzil Olması; Hz. Zeynep`in düğün yemeğine dâvet edilenler, dağılmış, sadece üç kişi kalmıştı. Bunlar oturup konuşmaya dalmışlardı. Peygamber Efendimiz bu durumdan hoşlanmadı. Kalkıp Hz. Âişe`nin odasına kadar gitti. Sonra birbiri ardınca Ezvâc-ı Tâhiratın da odalarına uğradı. Biraz sonra konuşanlar gitmişlerdir zannıyla döndü. Fakat, onlar hâlâ konuşmalarına devam ediyorlardı. Resûl-i Ekrem Efendimiz, onlara bir şey …devamını oku

Beni Müstalık Gazası

Peygamber efendimizin hayatı kategorimizde bu günkü yazımız ” Beni Müstalık Gazası “ konu ile ilgili tüm bilgiler bu yazımızda paylaşılmıştır. Huzaâ kabilesinden Benî Müstâlik oymağının reisi Hâris bin Ebî Dırar, kabilesiyle birlikte etrafta sözünü geçirdiği birkaç Arap kabilesini daha bir araya toplayarak Medine’ye, Müslümanların üzerine yürümeye hazırlanıyordu. Böyle bir hazırlığın olduğu haberi Medine’ye ulaştı. Peygamber Efendimiz, önce haberin doğruluk …devamını oku

Peygamberimizin Hz. Cüveyriye İle Evlenmesi

Hz. Cüveyriye, Benî Müstalık Kabilesi reisi Hâris bin Ebî Dırar’ın kızı idi. Müreysi (Benî Müstalık) Gazâsında alınan esirlerden biri de kendisiydi. Kocası Müsafi bin Safvan Peygamberimiz (s.a.v.)’in amansız düşmanlarından biri idi. Harpte öldürülünce Hz. Cüveyriye dul kalmıştı. Esirler, mücahidler arasında bölüştürüldüğü zaman, Hz. Cüveyriye, Sabit bin Kays ile amcası oğlunun hissesine düşmüştü. Hz. Cüveyriye, Sabit bin Kays’la anlaşmış, kesişme yapmıştı. …devamını oku

İfk Hadisesi, İftira Olayı

Zâhiren îmân etmiş görünüp, hakikatte îmân etmemiş münâfıklar gürûhu, her zaman her fırsatta Resûl-i Ekrem Efendimiz ve ashabını rahatsız etmek gayret ve maksadını taşıyorlardı. Bu maksatlarına muvaffak olmak için de ellerinden gelen her yola başvurmaktan asla çekinmiyorlardı. Öyle ki Kâinatın Efendisinin lekesiz, tertemiz mahrem hayatına dil uzatacak kadar küstah ve âdice hareket edebilme cü’retini bile gösterebiliyorlardı. İfk hâdisesi, Hz. Âişe (r.a.) Validemize …devamını oku

Hendek Savaşı ve Sonrası

Hendek Savaşı

Peygamber efendimizin hayatı kategorimizde bu günkü yazımız ” Hendek Savaşı “ konu ile ilgili tüm bilgiler bu yazımızda paylaşılmıştır. Hicretin 5. senesi, 29 Şevval. Milâdî 24 Ocak 627. Uhud Harbinden iki yıl sonra vuku bulan Hendek Muhârebesi, İslâmî gelişmenin önündeki engellerin büyük ölçüde bertaraf olmasında büyük rol oynamış… devamını oku

Beni Kurayza Gazası

(Hicret’in 5. senesi. Milâdî 627) Benî Kurayza Yahudilerinin Peygamber Efendimizle olan anlaşmalarına gö­re, Hendek Muharebesi’nde düşman tarafından sarılan Medine’yi Müslü­manlarla el ele vererek müdafaa etmeleri gerekiyordu. Fakat bunu yapmadı­lar; üstelik, anlaşma hükümlerini hiçe sayarak, harbin en nâzik safhasında müşriklerle iş birliğine giriştiler; Peygamber Efendimizin tahkik ve sulh için …devamını oku

Hicretin Beşinci Senesinin Mühim Hadiseleri

Peygamber efendimizin hayatı kategorimizde bu günkü yazımız ” Hicretin Beşinci Senesinin Mühim Hadiseleri “ konu ile ilgili tüm bilgiler bu yazımızda paylaşılmıştır. Müzeynelerin Müslüman olmaları Medine yakınlarındaki ikâmet etmekte olan Müzeyne Kabilesinden on kişilik bir heyet Medine’ye gelerek Resûl-i Ekrem Efendimizin huzurunda Müslüman oldular. Heyetin başında Huzâî bin Abd-i Nühm bulunuyordu. Huzâî Müslüman olup Peygamber Efendimize …devamını oku

Kurata Seferi

Hicretin 6. Senesi, Muharrem Ayı. Bu tarihte, Peygamber Efendimiz (a.s.m.), ashabdan Muhammed bin Mesleme Hazretlerinin kumandasında otuz kişilik bir süvari birliğini, Necid diyarında bulunan Bekir bin Kilâboğulları üzerine gönderdi. Mücahidler, bu kabileye ait Şerebbe mevkiine vardıklarında Benî Muharipten bir toplulukla karşılaştılar. Aralarında bir çatışma vuku buldu. Muhariboğullarından bazıları öldürüldü. Sağ kalanlar ise kaçtılar. Mücahidler, onların geride kalan çoluk çocuklarına ise dokunmadılar. Daha sonra mücahidler Benî Bekirlerin bulunduğu yere kadar ilerlediler. …devamını oku

Beni Lihyan Seferi

Hicretin 6. senesinin Rebülevvel ayı başları. Benî Lihyanlar, Hicretin dördüncü yılında Bi’ri Maûna mevkiinde kırka (veya yetmiş) yakın Müslüman mürşid ve muallimi hunharca şehid etmişlerdi. Reci’ mevkiine irşad için gönderilmiş bulunan İslâm birliğini kuşatıp bir çoklarını şehid edenler de yine bu kabiledendi.(İbni Hişam, Sîre, 3:178-193; İbni Sa’d, Tabakât 2:55-56; Müsned, 2:94.) Peygamber Efendimiz, bu hâin kabileye haddini bildirmek için yerine Medine’de …devamını oku

Gabe-zu kared Gazası

Hicretin 6. senesinin Rebiülahir ayı. Ebû Zerr (r.a.), Medine-i Münevvereye üç saat mesafesi olan Gâbe Mer’asında oğlu ile birlikte Peygamber Efendimizin yirmi kadar devesini güderken, Uyeyne bin Hısne’l-Fezarî, kırk atlı ile gelip Ebû Zerr’in oğlunu şehid etmiş, develeri de alıp götürmüştü. Durum Peygamberimiz (s.a.v.)’e haber verildi. Derhal baskıncıların arkasından Hz. Sa’d bin Zeyd komutasında bir süvari birliği gönderdi. Hz. Sa’d’a, …devamını oku

İs Seferi

Hicretin 6. senesinin Cemaziyelevvel ayı. Kureyş müşriklerine âit bir ticaret kervanının Şam’dan Mekke’ye doğru gitmekte olduğu Medine’de işitildi. Peygamber Efendimiz, Kureyş müşriklerini iktisaden güç durumda bırakmak maksadıyla, Hz. Zeyd bin Hârise kumandasında yüz yetmiş kişilik bir süvari birliğini bu kervanı ele geçirmek üzere yola çıkardı. Mücâhidler, Îs denilen mevkide Kureyş kervanına rastgeldiler. …devamını oku

Peygamberimizin Abdurrahman Bin Avf’ı Dumetül Cendele Göndermesi

Hicretin 6. senesinin Şaban ayı.  Bu tarihte Peygamber Efendimiz, Abdurrahman bin Avf Hazretleri kumandasında yedi yüz kişilik bir birlik hazırladı. Birliğin vazifesi, Dûmetü’l-Cendel beldesi halkını İslâmiyete dâvet etmekti. Peygamberimiz (s.a.v.), Abdurrahman bin Avf Hazretlerine sancağını teslim ettiği sırada Allah’a hamd ve senâda bulunduktan sonra, mücahidlere şöyle hitap etti: “Hepiniz Allah yolunda, Allah’ın ismi ile gazâ ediniz. Kâfirlerle çarpışınız. …devamını oku

Umre Seferi

Hicretin 6. senesi, Zilkâde ayı (Milâdî 13 Mart 628) Resûl-i Ekrem Efendimiz, bir gece rüyâsında hiçbir korku ve endişe duymadan, ashabıyla birlikte gidip Kâbe-i Muazzama’yı tavaf ettiklerini, kiminin başını kazıttığını, kiminin de saçını kısaldığını görmüştü. Peygamber Efendimiz, bu rüyâsını anlatınca ashab-ı kiram, görülmedik bir sevinç ve heyecan izhar etmişlerdi. Zira, Muhacir Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicretlerinin üzerinden altı yıl geçmişti. Bu altı yıl …devamını oku

Rıdvan Biatı

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Hz. Osman’ın müşrikler tarafından şehid edildiği haberini duyunca, son derece müteessir oldu. Kureyş’in bu hareketi karşısında üzerlerine yürümekten başka bir çare kalmıyordu. “Madem böyle, bu kavimle çarpışmadıkça, buradan kesinlikle ayrılmayacağız.” buyurdu. Zaten yapılabilecek başka bir şey de kalmamıştı. Sulh tekliflerine yanaşmadıkları gibi, elçi şehid etme cür’etini bile gösterebiliyorlardı. …devamını oku

Hudeybiye Anlaşması ve Dünyanın Büyük Devletlerinin İslam’a Davetleri

Hudeybiye Antlaşması

Hudeybiye Antlaşması Hicretin 6. senesi, Zilkâde ayı. (Milâdî 628) Rıdvan bîatı, Kureyşlileri fazlasıyla korkutmuştu. Peygamberimiz (s.a.v.)’in üzerlerine yürüyeceği endişesine kapılarak, alelacele sulh teklifinde bulunmak gayesiyle bir heyet gönderdiler. Heyette şu isimler vardı: Süheyl bin Amr (başkan), Huveytip bin Abdü’l-Uzzâ ve Mikrez bin Hafs.  Kureyş müşrikleri üç kişilik bu heyete şu direktifi vermişlerdi …devamını oku

Ebu Basir Kureyşlilerin Ticaret Yollarını Kesiyor

Peygamber Efendimizin, Hudeybiye’den Medine’ye dönüşü üzerinden pek fazla bir zaman geçmemişti. Bu sırada İslâmiyetle müşerref olan Sakif Kabilesinden Ebû Basîr adındaki bir zat, bir fırsatını bulup Mekke’den Medine’ye geldi. Üç gün sonra, onu istemek üzere Kureyşliler iki kişi gönderdiler. Bunlar Peygamber Efendimize, “Bize karşı imza ettiğin antlaşmayı hatırlatırız.”  diyerek Ebû Basîr’i geri istediler…devamını oku

Mekkeden Kaçan Ümmü Külsüm Peygamberimize İltica Ediyor

Hudeybiye Anlaşmasının üzerinden fazla bir zaman geçmemişti ki, Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mekke’deki azılı düşmanlarından Ukbe bin Ebî Muayt’ın Müslüman olan kızı Ümmü Külsüm, bir yolunu bulup Medine’ye geldi. Resûl-i Ekrem Efendimize iltica edip şöyle dedi: “Yâ Resûlallah! Ben, dinim için onların yanından kaçıp senin yanına geldim! Beni koru, …devamını oku

Peygamberimizin Hükümdarları İslama Daveti

30.05.2021 – Peygamber efendimizin hayatı kategorimizde bu günkü yazımız ” Peygamberimizin Hükümdarları İslam’a Daveti “ konu ile ilgili tüm bilgiler bu yazımızda paylaşılmıştır. Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Muhammed’in (a.s.m.) dini ve dâveti umumidir. Hitabı, bütün insanlığadır. Diğer peygamberler gibi bir kavme, bir kabileye, bir millete …devamını oku

Habeş Necaşisi’nin İslama Davet Edilmesi

Hicretin 7. senesi, Muharrem ayı idi. Peygamber Efendimiz, ilk önce Amr bin Ümeyye’yi, eline şu mektubu vererek, Habeş Necaşîsi Ashame’ye gönderdi. “Bismillahirrahmanirrahim! Allah Resûlü Muhammed’den, Habeş Meliki Necâşiye!” “Ey Melik! Müslüman olmanı dilerim. Ben senin namına, Lâ ilâhe illâ Hû, Melik, Kuddûs, …devamını oku

Heraklius’un İslama Davet Edilmesi

Hicretin 7. senesi, Muharrem ayı. Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, ashabdan Dihye bin Hâlife el-Kelbî’ye de bir mektup vererek ona da Rum Kayseri Heraklius’u İslâma dâvet etmek üzere, göndermişti. Mektup şu meâldeydi: “Bismillahirrahmanirrahim.  Resûlullah Muhammed’den Rûm’un büyüğü Hirakl’e!..” “Hidâyet yoluna tâbi olanlara selâm olsun! Bundan sonra, (Ey Rûm milletinin büyüğü) seni, İslâma dâvet ediyorum.” …devamını oku

Kisra’nın İslama Davet Edilmesi

Hicretin 7. senesi, Muharrem ayı. (Milâdî 628.) Hükümdarları, İslâma dâvet kararı alan Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Ashabdan Abdullah bin Huzâfe’yi de İran Kisrâsı Perviz İbni Hürmüz’e elçi olarak gönderdi. İran’a varıp, saraya kabul edilen Hz. Abdullah bin Huzâfe, Peygamberimizin İslâma dâvet mektubunu bizzat Kisrâ Perviz’in eline teslim etti. Kisrâ …devamını oku

Mukavkıs’ın İslama Davet Edilmesi

Hicretin 7. senesi, Muharrem ayı. (Milâdî 628.) Bu tarihte, ashabdan Hatıb bin Ebî Beltaa, Peygamber Efendimiz’den aldığı Mukavkısa hitaben yazılmış İslâma dâvet mektubu ile Mısır’a doğru yola çıktı. Gece gündüz yoluna devam eden Hz. Hatıb, o sırada İskenderiye’de bulunan Mukavkıs’a Resûl-i Ekrem Efendimizin mübârek mektubunu …devamını oku

Gassan Hükümdarlarının İslama Davet Edilmesi

Gassanîler, Suriye’de oturan en güçlü kabilelerden biri idi. Hicretin 7. senesi Muharrem ayında, Peygamber Efendimiz, bu kabilenin hükümdarı Hâris bin Ebî Şimr’i de İslâma dâvet etmek üzere ashabdan Şuca’ bin Vehb’i bir mektupla gönderdi. Şuca’ bin Vehb (r.a.), mektubu alır almaz süratle yola çıktı. Şam’a vardı. Fakat hükümdar Haris’i…devamını oku

Yemame Emirinin İslama Davet Edilmesi

Yemâme hükümdarı Hevze bin Ali, Hristiyandı. Peygamber Efendimiz, Hicretin 7. senesi Muharrem ayında bu hükümdarı da İslâmiyete dâvet etmek üzere Salit bin Amr’ı vazifelendirdi ve yazdığı bir mektupla onu Yemame’ye gönderdi. Mektubu alan Salit bin Amr, durup dinlenmeden yol alarak hükümdarın yanına vardı ve Efendimizin mektubunui…devamını oku

Hayber’in Fethi

Hicretin 7. senesi Muharrem ayı sonları. (Milâdî 628.) Hayber, volkanik bir arazi üzerine kurulmuş, kuvvetli ve sağlam yedi kaleye sahip bir şehirdi. Şam yolu üzerinde bulunan bu şehir, Medine’nin kuzey batısına düşüyor ve ona uzaklığı ise yüz mili buluyordu (169 km). Resûl-i Ekrem Efendimiz’le olan anlaşmalarını bozmaları …devamını oku

Hayber’de Peygamber Efendimizin Zehirlenmesi ve Yasaklanan Şeyler

Yahudilerin, Peygamberimiz (s.a.v.)’i Zehirlemeye Kalkışmaları Peygamber Efendimizin Bütün iyi niyet ve güzel muamelesine rağmen, Yahudilerin İslâma karşı gönüllerinde besledikleri kin ve düşmanlık ateşi bir türlü sönmüyordu. Her iyi muameleye karşı, kötü bir hareketle, hâince bir tertiple cevap vermeyi âdeta kendilerine …devamını oku

Fedek Yahudileriyle Anlaşma Yapılması

Peygamber Efendimiz Hayber’in fethinden sonra Muhayyısa bin Mesûd’u, İslâmiyete dâvet etmek üzere Medine’den iki konak mesafede bulunan Fedek köyünde oturan Yahudilere gönderdi. Fedek Yahudileri birkaç kere sâir Yahudilerle birleşerek Medine üzerine yürümeyi kararlaştırmış, ancak buna muvaffak olamamışlardı. …devamını oku

Vadi’l-Kura’nın Alınması

Peygamber Efendimiz ordusuyla Hayber’in fethinden sonra Vâdi’l Kurâ’ya hareket etti. Burası Hayber ile Teyma arasındaki köylerin bulunduğu bir yerdi. İslâm’dan evvel, Yahudiler buraya yerleşerek imâr etmişlerdi. Vâdi’l Kurâ Yahudileri de Benî Kurayza Yahudilerinin Hendek Savaşında yaptıkları hainlikten dolayı cezalandırıldıktan sonra …devamını oku

Teyma Yahudilerinin Teslim Olması

Medine ile Şam yolu üzerinde Hayber ile Tebük arasında bulunan Teyma mevkiinde Yahudiler oturuyorlardı. Peygamber Efendimizin Hayber ve Vâdi’l-Kurâ’da yaptıklarını duymuşlardı. Bu sebeple İslâm ordusu buraya gelir gelmez, cizye vermeyi kabul ettiler. Dolayısıyla yurtlarından ayrılmamış, toprakları da ellerinden gitmemiş oldu. …devamını oku

Peygamberimizin Hz. Safiyye İle Evlenmesi

Hayber Fethinde esir alınanlar arasında Hz. Safiyye de bulunuyordu. Asıl ismi Zeyneb olan Hz. Safiyye, Benî Nadir reisi Huyey bin Ahtab’ın kızı idi. Annesi ise, Benî Kurayza Yahudileri reisleri eşrâfından olan Semevel’in kızı Berre idi. Hayber Yahudileri reislerinden Rebi’ bin Hukayk’ın oğlu Kinâne ile yeni evlenmişti. Hayber günü …devamını oku

Hayber’den Dönüşte Sabah Namazının Kaçırılması

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, ashab-ı kiramla Medine’ye yaklaşmıştı. Sabah namazı vaktine de fazla bir zaman kalmamıştı. Mücahidler bütün gece yol aldıkları için, bir nebze istirahat etmek maksadıyla Peygamber Efendimizin emriyle bir yerde konakladılar. Resûl-i Ekrem Efendimiz, “Sabah namazı vaktimizi kim bekleyecek, belki uyuyabiliriz.” diye …devamını oku

Kaza Umresi

Hicretin 7. senesi, Zilkâde ayı. (Milâdî 628.) Bu tarihten bir sene önce, Peygamber Efendimiz ve Ashab-ı Kiramın Kâbe’yi ziyaret edip umre yapmalarına, Kureyş müşrikleri mani olmuşlar ve imzalanan Hudeybiye Anlaşmasıyla Resûl-i Ekrem ve Müslümanların bu niyet ve arzularının tahakkuku bir sene sonraya bırakılmıştı. …devamını oku

Hicretin Yedinci Senesinin Önemli Hadiseleri

Hz.Ömer’in Türebe’ye Gönderilmesi Peygamber Efendimiz, Havazin Kabilesinden dört oymağın, Medine’ye takriben 10 km. uzaklıkta bulunan Türebe Vadisinde bir araya geldiklerini haber aldı. Bu oymaklardan biri olan Sa’d bin Bekroğulları, Hayber Yahudilerinin Hicretin altıncı yılında Medine’ye yapacakları baskında kendilerine yardım …devamını oku

Hz. Zeynep’in Vefatı

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hicretin sekizinci senesine kızı Hz. Zeyneb’in vefatı hadisesi ile girdi. Hz. Zeyneb, Resûl-i Ekrem Efendimizin Hz. Hatice ile evliliklerinin kızlardan ilk meyvesi idi. Gariptir ki, Peygamberimiz (s.a.v.)’in İbrahim hariç, diğer erkek çocukları İslâm’dan evvel ve henüz küçükken vefat ettikleri halde, kızları muhterem …devamını oku

Amr Bin As Halid Bin Velid ve Osman Bin Talha’nın Müslüman Olması

Hicretin 8. senesi, Sefer ayı. Peygamber Efendimiz’le Müslümanların, Hz. Zeyneb’in vefâtıyla Hicretin sekizinci senesine üzüntülü girmişti. Ancak bu acı olayı, tatlı hâdiseler takib edince, üzüntü ve keder de ortadan kalkıyordu. Bu üzücü hadiseden hemen sonra, Arabın üç meşhur şahsiyeti olan siyaset dâhisi* Amr bin Âs, harp …devamını oku

Beni Mürre Seferi

Hicretin 8. senesi, Sefer ayı. Hendek Muharebesinde, Müslümanları muhasara altına alan Ebû Süfyan bin Harb komutasındaki on bin kişilik ordunun dört yüzünü Benî Mürreler teşkil etmişlerdi. Ayrıca, Resûl-i Ekrem Efendimizin Hicretin yedinci yılında kendilerini cezalandırmak için gönderdiği Beşir bin Sa’d kumandası altındaki otuz kişilik …devamını oku

Mu’te Muharebesi

Hicretin 8. yılı Cemâziye’l-Evvel ayı. (Milâdî 629.) Peygamber Efendimiz, sadece büyük devletlerin hükümdarlarını mektuplar ve elçiler göndererek İslâma dâvet etmekle kalmamış, aynı zamanda onlara tâbi durumunda bulunanlara da elçi ve mektuplar vasıtasıyla İslâmı tebliğ etmişti. Busra (şimdiki Havran) valisine de …devamını oku

Mekke’nin Fethi ve Sonrası

Mekke’nin Fethi – I

Hicretin 8. senesi, Ramazan ayı, Cuma günü. (Milâdî, Ocak 630.) Mekke, yeryüzünde Tevhidin timsali ilk Mâbed olan Kâbe’nin bulunduğu şehir. O Kâbe ki, “…Çok mübarek ve insanların kıblesi olup âlemlere doğru yolu gösteren Kâbe’dir.” Mübârekiyeti ve hidayete vesile oluşu Tevhid-i İlâhînin mücessem bir delili …devamını oku

Mekke’nin Fethi-II

Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mekke’ye Girişi Peygamber Efendimiz, Mekke’ye girmek için ordusunu dört kola ayırdı: Sağ kol: Kumandan, “Seyfullah” ünvanının sahibi Hz. Hâlid bin Velid’di. Mekke’ye aşağı taraftan girecekti. Sol kol: Kumandan, Hz. Zübeyr bin Avvam idi. Şehre yukarıdan, Küdâ denilen mevkiden girecekti. Üçüncü kol: Sa’d bin Ubâde …devamını oku

Huneyn Muharebesi

Hicretin 8. yılı, 5 Şevval, Cumartesi. (Mîlâdî 27 Ocak 630) Mekke’nin fethi ile Kureyş’in hemen hemen tamamı İslâmiyetle şereflenmişti. Fetih, aynı zamanda civar kabileler, bilhassa Kureyşlilere taraftar bulunan kabileler üzerinde müsbet tesirler bırakmış ve onların İslâm ve Müslümanlara karşı gönüllerinde sevgi dolu sıcak bir alâka duymasına …devamını oku

Taif Kuşatması

Huneyn Harbinde, Müslümanlar karşısında hezimete uğrayan Sakifliler, yurtları olan Tâif’e gidip sığınmışlardı. Şehrin kapılarını üzerlerine kapayarak, savaşmaya hazırlanmışlardı. Burası şirkin son sığınaklarından biriydi. Bir daha iman ve İslâma karşı koyacak cesareti kendisinde bulamayacak bir şekilde başı ezilmeliydi. Havazin ve Sakiflileri …devamını oku

Taif Kuşatması Dönüşü Sırasında Olan Olaylar Ve Müellefei Kulub Uygulaması

Sürâka bin Cu`şum`un Müslüman Olması; Resûl-i Ekrem Efendimiz ashabıyla Tâif’ten Ci’râne’ye doğru yol alıyordu. Bu sırada Efendimize doğru birinin yaklaşmakta olduğu fark edildi. Müslümanlar onu tanımadıklarından buna mani oldular. Hattâ art niyetli biri olabilir düşüncesiyle, “Sen nereye gidiyor, ne yapmak istiyorsun?” diyerek …devamını oku

Umman Hükümdarı Ve Kardeşlerinin İslama Davet Edilişi

Hicretin 8. Senesi, Zilkâde ayı. Peygamber Efendimiz, Mekke’nin fethi ve Huneyn muzafferiyetinin verdiği sevinç ve huzur içinde ashabıyla Medine’ye dönmüştü. Şirkin beli kırılmış, kabileler dalga dalga İslâm nuruna koşmuşlardı. Müslümanlara âdeta yeni bir heyecan ve cihad ruhu gelmişti. Arabistan’ın hemen hemen her tarafında İslâmın şerefli …devamını oku

Bahreyn Hükümdarının Müslüman Oluşu

Hicretin 8. senesi, Zilkâde ayı sonları. Peygamber Efendimiz, İslâma dâvet etmek üzere, Alâ bin Hadramî’yi bir mektupla Bahreyn hükümdarı Münzir bin Sâva‘ya gönderdi. Alâ bin Hadremî ile birlikte Hz. Ebû Hüreyre de bulunuyordu. Bahreyn, Hindistan’la Basra ve Uman arasında bulunan deniz sahilindeki memleketlerin hepsine verilen addır …devamını oku

Peygamberimizin Oğlu Hz. İbrahim’in Dünyaya Gelişi

Hicretin 8. senesi, Zilhicce ayı. Bu tarihte Peygamber Efendimizin oğlu İbrahim dünyaya geldi. Hz. Mâriye’den olan Hz. İbrahim, Peygamber Efendimizin en son evlâdı idi. Medine’nin yukarı tarafında, Avâli diye anılan kısmında annesine tahsis edilen bir hurma bahçesindeki evinde hayata gözlerini açan Hz. İbrahim’in doğum müjdesini …devamını oku

Şair Kab Bin Züheyr’in Müslüman Olması ve Kaside-i Bürde

Kâ’b bin Züheyr, büyük bir şâirdi. Babası Züheyr, sayılı Arap edip ve şâirleri arasında yer alırdı. İki oğlu Kâ’b ile Büceyr’i de kendisi gibi edip ve şâir yetiştirmişti. Şâir Züheyr bin Ebî Sülmâ, Ehl-i kitap kimselerin sohbetine devam ederken, âhir zamanda bir peygamberin geleceğini onlardan işitmişti. Bir gece rüyâsında gökten bir ip …devamını oku

Hicretin Sekizinci Senesinin Mühim Hadiseleri

Uyeyne bin Hısn`ın Müslüman Olması Uyeyne bin Hısn, Gatafanların reisi idi. İslâm nûrunun gün geçtikçe etrafa parlak bir surette yayılması onu da düşündürüyordu. Bir gün hatırı sayılır birinden şunları dinlemişti: “Ey Uyeyne! Sen bu dar görüşlülükten hâlâ vazgeçmeyecek misin? Muhammed, memleketler fethedip duruyor …devamını oku

Mekke’nin Fethinden Sonra Etrafa Vali ve Zekat Memurlarının gönderilmesi, Medine’ye Heyetlerin Gelmesi

Heyetler Yılı: Hicretin 9. senesi Muharrem ayı.  Bu tarihe kadar birçok kabile İslâmla şereflenmiş, birçok memleket de İslâm topraklarına katılmıştı. Bu memleketin idaresi ve halkına mükellefiyetlerinin bildirilmesi gerekiyordu. Bu maksatla Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hicretin bu 9. yılı Muharrem ayında İslâm memleketlerinden bazılarına …devamını oku

Peygamberimizin Necaşinin Cenaze namazını Kılması

Hicretin 9. senesi, Recep ayından bir gündü. Hz. Resûlullahın etrafında birçok sahabî vardı. Bu sırada, “Bugün sizin salih bir kardeşiniz vefat etti. Kalkın onun namazını kılın!” buyurdu. Sahabîler derhal hazırlandılar ve Hz. Resûlullahın arkasında saf bağlayarak “salih kardeşleri” üzerinde gâib namazı kıldılar. Namazdan …devamını oku

Peygamberimizin, Bir Ay Hanımlarından Uzak Kalması, İ’la Hadisesi

Hicretin 9.senesinde, İslâm nûru bütün haşmetiyle Arabistan Yarımadasını kucaklamıştı. Hz. Resûlullahın elinde artık bir çok maddî imkânlar vardı. İslâm Devletinin serveti çoğalmış, Müslümanların maddî durumları oldukça düzelmişti. Her türlü imkâna kavuşmuş olmasına rağmen Hz. Resûlullah, sade hayatından ayrılmıyor, mütevazi yaşayışına …devamını oku

Tebük Savaşı ve Sonrası

Tebük Gazası

Hicretin 9. senesi, Receb ayı. ( Milâdî 630.) Hicretin dokuzuncu senesi, İslâmın Arabistan Yarımadasında Bütün haşmetiyle yayıldığı senedir. Bir taraftan dalga dalga insanlar Medine`ye gelerek Resûl-i Ekreme İslâmiyet üzerine bîat ediyor, diğer taraftan Müslüman olmuş kabilelerin dinî ve idarî işlerini tanzim etmek gayesiyle etrafa memurlar ve valiler …devamını oku

Peygamber Efendimizin Kızı Hz. Ümmü Gülsüm’ün Vefatı

Hicretin 9. senesi. Resûl-i Ekrem Efendimiz kerimesi ve Hz. Osman’ın zevcesi Hz. Ümmü Gülsüm Hicretin dokuzuncu senesinde vefat etti.(İsabe, 4:489.) Yıkanıp kefenlendikten sonra, namazını bizzat Peygamber Efendimiz (a.s.m.) kıldırdı.(İbni Sa’d, Tabakât, 8:38-39) Defnedildikten sonra kabrinin başında bir müddet oturdu …devamını oku

Sakif Kabilesi Heyetinin Medine’ye Gelişi

Hicretin 9. senesi, Ramazan ayı. Urve bin Mesûd Sakif Kabilesinin en çok sevilen reislerinden biri idi. Mekke fethinden sonra Hicretin 9. senesinde Medine’ye gelerek Müslüman olmuştu. Sonra da kabilesini İslâma dâvet etmek üzere Peygamberimiz (s.a.v.)’den izin istemişti. İzin verilince de Tâif’e dönerek kabilesini İslâma dâvet etmişti …devamını oku

Beni Hilal Heyetinin Medine’ye Gelişi

Resûl-i Ekreme, bîat etmek üzere Medine’ye gelen heyetler arasında Benî Hilâl Kabilesi temsilcileri de bulunuyordu. Bunlar, Abd-i Avf bin Asram ve Kabîsa bin Muhârık adında iki kişi idi.(İbni Sa’d, Tabakât, 1:309) Abd-i Avf, arkadaşlarıyla gelip Peygamberimiz (s.a.v.)’in huzurunda Müslüman olunca, Efendimiz, “İsmin nedir?” diye …devamını oku

Abdullah Bin Übey Bin Selül’ün Ölümü

Abdullah bin Übeyy bin Selûl, münâfıkların reisi idi. Hz. Resûlullahın aziz şahsiyetini nazarlardan düşürmek, İslâmiyetin inkişâfına mâni olmak ve Müslümanları birbirine düşürmek için elinden gelen bütün gayreti ömrü boyunca göstermekten geri durmamıştı. Bu menhus maksadını tahakkuk ettirmek için de bir çok iftiralarda …devamını oku

Haccın Farz Kılınması, Hz. Ebu Bekir’in Hac Emiri Tayin Edilmesi

İslâm’ın beş şartından biri olan hac, Hicretin 9. senesinde farz kılındı. “Muhakkak ki, insanların ibâdeti için kurulan ilk mâbed, Mekke’deki o çok mübârek ve insanların kıblesi olup âlemlere doğru yol gösteren Kâbe’dir. Onda, Allah katındaki şeref ve hürmetini gösteren apaçık deliller ve İbrahim’in makamı …devamını oku

Hicretin Dokuzuncu Senesinin Mühim Hadiseleri

Urve Bin Mes’ud’un Müslüman Olması Ve Şehadeti Urve bin Mesûd, Tâiflilerin ileri gelenlerindendi. Peygamber Efendimiz ordusuyla Tâif’i muhasara altına aldığı sırada o, Yemen’in Cüreş şehrinde bulunuyordu. Orada, Tâif müdafaası için mancınık vesaire yapma sanatını öğreniyordu. Peygamber Efendimiz Tâif’ten muhasarayı …devamını oku

Peygamber Efendimizin Oğlu Hz. İbrahim’in Vefatı

Hicretin 10. senesi, Rebiülevvel ayının onuncu günü, Salı. Peygamber Efendimizin mübârek kalbi, bütün insanlara karşı bir şefkat ve merhamet kaynağını andırıyordu. Mini mini yavrulara, şipşirin çocuklara karşı ise bambaşka bir muhabbet, apayrı bir şefkat besliyordu. Hele kendi çocuklarına karşı âdeta bir şefkat ve sevgi deryasıydı …devamını oku

Halid Bin Velid’in Necran’a Gönderilmesi

Hicretin 10. senesi, Rebiülevvel ayı. (Milâdî 631) Resûl-i Ekrem Efendimiz bu tarihte Hz. Halid bin Velid’i dört yüz mücahidle Yemen civarındaki Necran’da oturan Haris bin Ka’boğullarına gönderdi.(İbni Hişâm, Sîre, 4:239; İbni Sa’d, Tabakât 1:339; Taberî, 3:156) Resûlullahın Halid bin Velid’e emri şöyleydi: “Onları üç gün İslâma …devamını oku

Müslüman Beldelere Vali ve Zekat Memurları Gönderilmesi

Hicretin onuncu senesinde, İslâm güneşi bir çok beldede bütün haşmetiyle parlamaya başlamıştı. Bu sırada Peygamber Efendimiz, İslâmiyetin yayıldığı bütün beldelere vâliler ve zekât, sadaka tahsil memurları gönderdi. Necran, Hadramut, San`a, Kinde, Sadif, Yemen, Zebid, Rima`, Aden, Sahil, Cened (Yemen) vâli ve zekât tahsil …devamını oku

Veda Haccı ve Efendimizin (asm) Ebedi Aleme İrtihali

Veda Haccı

Hicretin 10. senesi, Zilhicce ayı. (Milâdî, Mart 632.) Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hicretin Onuncu yılının Zilkâde ayında iken hacca hazırlandı. Medine’deki Müslümanlara da haccetmek üzere hazırlanmalarını emir buyurdu. Ayrıca, Medine dışındaki Müslümanlara da bu maksada hazırlanıp Medine’de toplanmaları için haber gönderdi. Bu haber üzerine, haccetmek arzusunda …devamını oku

Veda Hutbesi

Arafat’ta Allah’a hamd ve senâdan sonra hususî olarak o sırada hazır bulunan yüz bini aşkın (120.000) sahabîye, umumî olarak da bütün Müslümanlara, bütün insanlığa değişmez, eskimez ölçüler ihtiva eden şu hutbesini irâd buyurdu: “Bismillâhirrâhmânirrahîm” “Ey insanlar!” “Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir …devamını oku

Veda Tavafı

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz sabah namazından önce, Beytullaha tavaf için gidileceğini Ashab-ı Kirama ilân etti. Daha Sonra Kabe-i Muazzamaya gidip veda tavafını yaptı. Zilhicce’nin on dördü, çarşamba günü. Resûl-i Kibriyâ Efendimiz ve ashab-ı kiram, Vedâ Tavafından sonra, Mekke-i Mükerremeden Medine-i Münevvereye doğru yola çıktılar. Gadir-i …devamını oku

Peygamberlik İddiasında Bulunan Yalancıların Ortaya Çıkması

Esved-i Ansî`nin Nübüvvet İddiâsında Bulunması Peygamber Efendimizin Veda Haccından sonra, etraftan gelen Müslümanlar memleketlerine dönmüşlerdi. Aldıkları talimatları memleketlerine görürmüşler, halka onları anlatmışlardı. Veda Haccı esnasında inen (Mâide Sûresi, 3) âyet-i kerime dinin kemâle erdiğini beyân …devamını oku

Peygamberimizin Bizans’a Karşı Üsame Ordusunun Hazırlanması Emri

Hicretin 11. senesi, Sefer ayının yirmi altısı, Pazartesi günü idi. Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hastalanmasından bir gün önceydi. Buna rağmen o, yine İslâmın istikbal ve inkişâfını ilgilendiren tedbirler almak, gerekli teşebbüslerde bulunmakla meşguldü. Bizans, İslâm Devleti için her zaman bir büyük tehlike hüviyetini koruyordu. O zamana kadar da gerekli dersi tam manasıyla …devamını oku

Resulullah’ın Son Ziyaretleri

Baki’ Mezarlığını Ziyaret Fahr-i Âlem Efendimizin, bu fani dünyayı terk edeceği gün, saat be saat yaklaşıyordu. Bir gece yarısı, ansızın Hâne-i Saadetinden çıktı. Hz. Âişe Vâlidemiz, “Yâ Resûlallah, nereye gidiyorsunuz?” diye sordu. Resûl-i Ekrem, “Baki’ mezarlığında medfûn bulunan ehlim için istiğfar etmek üzere emir aldım. Oraya gidiyorum.” diye …devamını oku

En Yakınlarının Lisanından Resullullah’ın Son Günleri

Hz. Âişe, Efendimizin Hastalığını Anlatıyor Hz. Âişe Vâlidemiz, Efendimizin hastalığı esnasındaki bir hatırasını şöyle anlatır: “Resûlullah (a.s.m.) eve geldiği sırada başımda bir ağrı belirmişti. Ağrının şiddetinden ‘Vay başım, vay başım.’ diye söylendim. Resûlullah bunu duyunca, ‘Ne ehemmiyeti var? Neden üzülüyorsun? Eğer benden evvel …devamını oku

Peygamberimizin Müslümanlarla Helalleşmesi

Resûl-i Ekrem Efendimiz hastalığının en şiddetli olduğu bir günde ashabıyla helâlleşmeyi arzu etti. Yine bir taraftan Hz. Ali’ye diğer taraftan da Fazl bin Abbas Hazretlerine dayanarak güçlükle ayağa kalktı ve mescide gitti. Minber’e çıkıp oturdu. Hz. Bilal’e de (r.a.) şu emri verdi: “Halka ilân et. Mescid’de toplansınlar. Onlara vasiyet etmek isterim. Bu benim son vasiyetim …devamını oku

Hz. Ebu Bekir’in Namaz Kıldırmaya Memur Edilişi ve Peygamber Efendimizin Son Namaz Kıldırışı

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, hastalığı sebebiyle ezan okununca daima Mescid-i Şerife çıkar ve cemaata namaz kıldırırdı. Vefatına üç gün kala hastalığı birden ağırlaştı. Bu sebeple artık Mescid-i Şerife de çıkamaz oldu. O zaman, “Ebû Bekir’e söyleyiniz, mü’minlere namaz kıldırsın.” diye emir vererek imamlığı Hz. Ebû Bekir’e bıraktı. …devamını oku

Hz. Cebrail’in Peygamber Efendimizi Ziyareti, Vefatlarından Bir Gün Önceki Durumu

Rebiülevvel ayının onu, cumartesi günü idi. Cenab-ı Hak tarafından Cebrail (a.s.) geldi. Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hâl ve hatırını sordu: “Ey Ahmed, Yüce Allah, sana ikram olarak beni gönderdi. Sana soracağı şeyi senden çok daha iyi bildiği hâlde sana; ‘Kendini nasıl buluyorsun?’ diye soruyor.” dedi. Rabb-i Rahimine kavuşmanın hasretini yüreğinde duyan …devamını oku

Peygamberimizin Son Günü ve Vefatı

Pazartesi Günü; Hayatında mühim hadiselerin meydana geldiği pazartesi günü. Rebiülevvel ayının on ikisi. Böyle bir pazartesi gününde mübârek gözlerini dünyaya açmıştı. Bu günde Resûl-i Kibriyâ Efendimizin (a.s.m.) bir ara hastalığı hafifleyip kendine geldi. Bu hafifliği hisseder etmez, yatağından kalktı. Hazırlıklarını yaparak Mescid-i Şerife teşrif etti. O sırada ashab-ı kiram …devamını oku

Hz. Resulullah’ın Vefatından Sonrası ve Defin

Hatemü’l-Enbiyâ Efendimizin (a.s.m.) pâk ruhları artık a’lâyı illiyyine (en yüksek makama) yükselmişti. Ezvâc-ı Tahirat üzerine bir örtü örttüler ve feryada başladılar. O sırada annesi tarafından Hz. Resûlullahın son anlarını yaşadığını haber alan Hz. Üsâme hareket etmeyip ordusuyla Mescid-i Şerife gitmişti. Hâne-i Saadette feryad ve figanın …devamını oku

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.