Veda Haccı
Veda Haccı
Hicretin 10. senesi, Zilhicce ayı. (Milâdî, Mart 632.) Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hicretin Onuncu yılının Zilkâde ayında iken hacca hazırlandı. Medine’deki Müslümanlara da haccetmek üzere hazırlanmalarını emir buyurdu. Ayrıca, Medine dışındaki Müslümanlara da bu maksada hazırlanıp Medine’de toplanmaları için haber gönderdi.
Bu haber üzerine, haccetmek arzusunda olan binlerce Müslüman Medine’ye akın etmeye başladı. Çok geçmeden Medine îmân ve İslâmın nuruyla münevver simalarla dolup taştı. Medine etrafında çadırlar kuruldu.
Müslümanlar eşsiz bir bayram sevinci yaşarken, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz de tebliğ ettiği azametli davanın muazzam neticesini görmenin huzur ve saadeti içinde Cenâb-ı Hakka hamd ve şükrediyordu.
Medine’den Ayrılış
Zilkâde ayının çıkmasına beş gün vardı. Günlerden cumartesi idi.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Medine’de yerine Ebû Dücâne es-Sâidî‘yi vekil tayin etti. Hâne-i Saadetinde yıkandı. Güzel kokular süründü. Yeni elbiseler giydi. Öğleye doğru Hâne-i Saadetinden çıkıp Mescid-i Şerife gitti. Öğle namazını kıldırdı.
Fahr-i Âlem Efendimiz, etrafını nurânî halkalar hâlinde sarmış olan yüz bini aşkın Müslümanla birlikte Medine’den hareket ederek Zülhuleyfe mevkiine vardı. Geceyi, muazzam, cemaatıyla burada geçirdi.
Ertesi günü, öğle namazını burada edâ ederek ihrama girdi ve her biri insanlık âleminin birer yıldızı olan sahabîleriyle birlikte Mekke-i Mükerremenin yolunu tuttu.
Fahr-i Âlem Efendimizin beraberinde bütün Ezvâc-ı Tahirat ve hayattaki tek evlâdı Hz. Fâtıma da vardı.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, devesi Kasva’nın üzerinde idi. On binlerce sahabî o Mânevi Güneşin etrafında yörüngelerini kaybetmeyen gezegenleri andırıyordu. Dillerde sadece telbiye vardı:
“Lebbeyk Allahümme Leybeyk. Lebbeyke lâ şerike leke Lebbeyk. İnnelhamde vennimete leke ve’l-mülk. Lâ şerike leke.”
Sanki yeryüzü bir ağız olmuş, aynı “telbiye”yi yüzbinler dil ile tekrarlıyordu. Fahr-i Âlem Efendimiz ve sahabîlerin sevinç ve heyecanına âdeta yer ve gök iştirak ediyordu.
Mekke’ye Varış
Tarih: Zilhicce ayının dördü, pazar günü, sabahın erken saatleri.
Fahr-i Âlem Efendimiz, etraftan gelenlerin de katılmasıyla yüz bini aşkın Müslüman hacılarla Mekke’ye üst kısmından, Seniyyetü’l-Kedâ mevkiinden girdi. Kâbe-i Muazzamayı görünce,
“Yâ Rabbi! Bu muazzam mâbedin azamet, şeref, keramet ve mehabetini arttır.” diye duâ etti.
Bundan sonra Peygamber Efendimiz (a.s.m.) Beytullaha vardı.
Hacerü’l-Esvedi istilâm etti ve o köşeden Kâbe-i Muazzamayı tavafa başladı. Tavafın ilk üç devresinde adımlarını kısaltıp, omuzlarını silkelemek suretiyle hızlı ve çalımlı bir şekilde yürüdü. Kalan dört devresini ise ağır ağır yürüyerek tavafını tamamladı.
Kâbe’nin etrafını yedi defa dolaşarak tavafı tamamladıktan sonra Makamı İbrahime vardı. Orada iki rekât namaz kıldı. Sonra tekrar dönüp Hacerü’l-Esvedi istilâm etti. Bu esnada Hz. Ömer’e,
“Ey Ömer! Sen, güçlü kuvvetlisin. Hacerü’l-Esvede yetişmek için başkasına omuz vurma! İnsanları, güçsüzleri rahatsız etme! Eğer, tenhâ bulursan onu istilâm et! Yok tenhâ bulamazsan, uzaktan el sürüp öpme işareti yap ve kelime-i Tevhid oku, tekbir getir.” buyurdu.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in Sa’y Edişi
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, bundan sonra Safa Tepesine çıktı. Orada Cenâb-ı Hakka hamd ve şükrünü takdim etti. Buradan inerek Safâ ve Merve arasında yedi kere sa’y etti.
Mina’ya Gidiş
Mekke’de pazar, pazartesi, salı ve çarşamba günleri kalan Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, perşembe günü Mina’ya gitti. Öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını orada cemâatla edâ etti. Geceyi orada geçirdi. Zilhicce’nin dokuzu cuma günü sabah namazını edâ ettikten sonra Mina’dan Arafat’a doğru hareket etti.
Ashab-ı kiramın getirdiği telbiye ve tekbirlerle âdeta yer gök çınlıyordu.