Ben Cibril, Hoş Geldin

10.12.2021
326
Ben Cibril, Hoş Geldin

Ben Cibril, Hoş Geldin

Mahşeri yaşadım

*Hocam selam es selame.
Bugünden beri bu akşamki keşfime hazırlatıldım. Hatta bir saat kadar önce kalbimden direk ‘’banyoya gir’’ emri geldi. Yıkandım.
Zikirlerimi yaparken bir pencere açıldı. Bedenim sedyede yatıyordu. Ruhum ayaklarımdan yavaş yavaş boğazıma geldi ve ağzımdan beyaz su buharı gibi ama nur şeklinde çıktı. Tavandan bedenimi seyrediyordum.
İki beyaz giysili yüzleri nurdan seçilemeyen varlık geldi. Ellerinde 2 ibrik vardı. Boğazımdan göbeğimin altına kadar kestiler. O ibriklerdeki sularla içimi yıkadılar. Sonra deriyi birleştirdiler. Varlıklardan biri sağ elini göğsümün üstüne koydu ve dua etmeye başladı. Bir anda tavandan bedenime düştüm. İki varlık o anda kayboldu.
Odanın karşısında tek kapı vardı. İlerledim. Kapıyı açmamla beraber herşey, her yer tamamen değişti. Kızıl bir gökyüzü, etrafımda kanyon vari kayalar vardı. İlerledim ve sonuna geldim. Aşağısı dümdüz bir ovaydı. Ucu bucağı yok. Ufuk çizgisi yok. Zaman yok. Hiç birşey yok. Sadece insanlar vardı, orda. Milyarlarca insandan oluşmuş bir kalabalık!
İzlerken yanıma devasa bir varlık geldi. Siyah kanatları o kadar büyüktü ki anlatılır gibi değil… Yüzünü göremedim. Kanatlarının uzunluğunu seçemedim, görebildiğim bir sonu yoktu. Topladı kanatlarını.
“Ben Cibril, hoş geldin ilhan” dedi.
Ben: “hoş bulduk fakat burası neresi? Bu kalabalık ne?” Dedim.
Cibril:” burası mahşer alanı, aşağıya in dilediğince gez. Duy ama duymazdan gel, gör ama görmezden gel, dokun ama dokunmazdan gel. Sana izin verileni görebileceksin, daha fazlasına kaçma ” dedi.
Ben de peki diyerek indim aşağıya. Kalabalığın arasına girdim. Arada bir belirli periyotlarda(münadi) tellallar:
“Burada kimseye zulmedilmez, gerçek adalet burada, kişi getirdiği kadarının karşılığını görecek” diye bağırılıyordu.
Bir süre sonra gökten “kim neye inanıyorsa onun yanına gitsin” buyruldu. İnsanlar zümrelere ayrılmaya başladı.
İneğe tapanlar ineğin yanına,
Haç’a tapanlar yapraksız kurumuş ağaç ve yanına getirilen tahtadan haç’ın yanına,
Budistler putların yanına,
Güneşe inananlar minyatür ama güneş kadar sıcak gezegenin yanına,
Kendi dışkısına inanan ki bunu da gördüm, dışkının yanına, vb gibi ayrılmaya başladı.
O kadar çok dil konuşuluyordu ki… Ancak herkes herkesin dilini anlıyor, tepki veremiyordu, kendi halinden. Feryatlar:
– biz ne yaptık?
– keşke geri dönebilsek?
– Allah’ım affet bizi?
– ne olur bir şans daha? Gibiydi. Ne sesleri duyuluyordu ne de cevap veren vardı.
İlerde masalar vardı. Ve mizan orda duruyordu. Altından çok büyük kefeleri olan, havada asılı duran bir teraziydi. Sırası geleni alıyorlardı oraya. Zaman gibi birşey yoktu orda. Hoş kimsenin zamanla da işi yoktu. Herkes sorgu sırasının kendisine gelmesini istemiyordu zaten.
Daha ilerlere yürüdüm.
Bembeyaz yüzler vardı. Kendinden emin ve şükran dolu bakışlarla bakan. Korkulardan emin gibiydiler. Ama bu yüzlerin sayısı azdı.100 kişi veya 1000 kişide 1 kişi gibi.
İlerde bembeyaz nur vardı, havada. Altında da kalabalık bir zümre. Anladım ki onlar müslümanlar. Hep bir ağızdan; “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” diyorlardı. Biraz seyrettim onları.
İnsanların burnunun dibine kadar giriyordum, onlar beni görmüyorlardı, ben onları net görüyordum. Korkularını yüzlerinden gördüm, okudum. Bu dünya 7 kere doldu boşaldı diyorlar ya hocam, hakkaniyeti var. Belki orada 100 milyar insan vardı.
Yavaş yavaş geldiğim noktaya dönerken üstü perişan bir halde ruh eşimi gördüm. “Yahu senin ne işin var burada” dedim ve kolundan kaptım. Kapıya doğru giderken yaşlı, sarıklı, elinde bastonu olan bembeyaz giyimli bir dede bizi durdurdu.
Dede: ” Oğlum sen eşini öyle bir şeyden kurtardın ki, bu büyük musibette olabilir, ayağının takılması da olabilir. Ama, kurtardın” dedi.
Ben:” Sende kimsin dede? “dedim.
Dede: “bize kimisi veli der, kimisi deli der. Herkes birşey der. Ama sen dinle sözümü, güller bahçesinde buldun özünü… Sen gayrı Arifsin, Arif kalasın” dedi. Kapıyı açtı, ruh eşimle dışarı çıktım. Bedenime yüksekten düştüm ve keşif sonlandı.
Olduğu gibi aktardım hocam.
Arif in anlamına bakacağım.
Sanırım bir unvan verildi bana. Hamd olsun.
Ruh eşimi de kurtardım hamd olsun. O yanarsa bende yanardım. Biliyorum…
Hürmet ve saygı ile ellerinizden öperim. Selam es selame.
-Selam es selame İlhancan… maşaallah barikallah keşiflerine.. Rabbimize hamd ve senalar olsun, mahşeri de bize kuranın ve hadislerin anlattığı şekline yakın anlattın. Ne mutlu sana ve ne mutlu bize .. Rabbime emanetimsin. İnşaallah kerametler devam eder de hem zaman hem zamane insanlar nasiplenir. Selam es selame.
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.