Ölüm Ötesi İçin Çalışmak

08.09.2021
71
Ölüm Ötesi İçin Çalışmak

Ölüm Ötesi İçin Çalışmak

Kul, nefsânî vasıflarından kendi irâdesiyle vazgeçerse, şüphesiz Mevlâsı onu lutuf ve inâyetiyle yeniden ihyâ eder. Nitekim Cenâb-ı Hakk buyurur:

“Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz bir kimse, karanlıklar içerisinde kalıp oradan hiç çıkmayan gibi olur mu?” (En’âm, 122)

Bu kul, dünyâdayken nefsânî vasıflardan vazgeçtiği için kalbi dirilenlerden olur. Hazret-i Peygamber Efendimiz (sav), hadîs-i şerîfte:

“Mü’minin firâsetinden korkunuz! Çünkü o, Allâh’ın nûruyla bakar…” buyururlar.

Bütün bu ifâde edilenler, “Ölmeden evvel ölünüz!” emr-i Peygamberîsinin gerçekleşmesi için rûhânî hayatta tatbîk olunacak esaslardır. Bunları lâyıkıyla îfâya çalışan mü’minler, gayret ve sebâtlarındaki ciddiyet ve üzerlerindeki himmet nisbetinde bir terakkîye nâil olurlar. Muhakkak ki ihlâslı bir gayret, ilâhî lutufların da yardımıyla beklenen seâdeti hâsıl eder.

Dünyâ, aldatıcı bir serap, âhiret ise ölümsüz bir hayattır. Ölüm, kişinin husûsî kıyâmetidir. Kıyâmetimizden evvel uyanalım ki nedâmete uğrayanlardan olmayalım. Zîrâ her fânînin meçhul bir zaman ve mekânda Azrâil’le karşılaşacağı muhakkaktır. Ölümden kaçılacak hiçbir yer yoktur. O halde insan, ” ” yâni (Vakit kaybetmeden) Allâh’a koşun…” (Zâriyât, 50) sırrından nasîb alarak rahmet-i ilâhiyyeyi yegâne sığınak kabûl etmelidir.

Bir kul, nefis sultasında sırf dünyâya îmân etmiş gibi yaşarsa, kabir ona karanlık bir dehliz olarak görülür. Ölümün dehşeti hiçbir şeyle mukâyese edilemeyecek derecede onu muzdarib kılar. Hal böyleyken yukarıda sayılan esaslara riâyetle benliğini aşar ve rûhunda meknûz olan meleklik sıfatının istikâmetinde merhaleler kat ederse ölüm, hayâl ötesi muazzam ve müteâl olan Rabb’e vuslatın mecbûrî bir şartı olarak görülür. Böylece ekseri insanlarda soğuk ürpertilere sebeb olan ölüm gönüllerde “refîk-ı âlâ”ya, yâni en yüce dosta kavuşma heyecanına dönüşür. Böyle ölümler, tasavvuf yolunun büyüklerinden Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin tâbiriyle “Şeb-i Arûs” yâni düğün gecesidir. Bu öyle bir yoldur ki, beşer için en dehşet verici vâkıâ olan ölümü âdetâ güzelleştirir. “Ölümü güzelleştirmek” için yegâne çâre de yukarıdaki ölçüleri hazmederek mânevî merhalelerde yol almak, kısaca âyet-i kerîmede buyurulduğu gibi “Yakîn (ölüm) gelene kadar Allâh’a ibâdet et”mek (Hicr, 99), yani lâyıkıyla kul olmaktır. (Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Mart-2000)

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim

“O gün ne mal fayda verir, ne de evlât. Ancak Allâh’a kalb-i selîm (tertemiz bir kalb) ile gelenler müstesnâ.” (Şuarâ, 88-89)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Akıllı, nefsine hâkim olup onu hesâba çekerek ölüm ötesi için çalışan, ahmak da nefsini hevâsına tâbî kıldığı hâlde Allâh’tan (hayır) umandır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459; İbn-i Mâce, Zühd, 31)

el-Kâbızİmtihan için sıkan, rızkı belli bir ölçüde tutan ve o ölçüyle veren, ölüm anında kullarının can emanetini geri alan demektir.

müstesnâ ne demek : Ayrıcalıklı.
hevâ ne demek :
İstek. Nefsin isteği. Düşkünlük. Gelip geçici olan heves. Nefsin zararlı ve günah olan arzuları.
suâl ne demek :
Soru.

 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.