Kolay Bu Günlere Gelmedik

Kolay Bu Günlere Gelmedik
-Selam es selame canım hocam benim, Gonca… Epeydir ne yapmam nasıl yapmam gerektiğini düşünüp duruyorum. Bu fikirlere erdim kendimce, bazı şeylerin farkındayım. Öncelikle sizin aslında siz olmadığınızın bilincindeyim, farkındayım. Keşfimde ki şu sözler hep kulaklarımda zaten. ‘’ Rabbim buyurmuştu; Ben insanların arasında muhammed Mustafa olarak bulundum, göründüm, onları islama davet ettim, aynı Hacı Ali’m gibi.’’ Yani âlemlerin Rabbi mevlamızın bizzat zatı, kendi cümleleri ile siz oluyorsunuz… Yani sizde tecelli etmiş. Kendisini siz de görevlendirmiş. Nasıl ifade etsem ki; bir yandan ellerim titriyor. Kendimi yanlış ifade eder miyim diye korkuyorum. Sizden uzun zamandır, sevdiğim kadar korkuyorum da. Yazdıklarım eğer haddimi aşmaksa şimdiden çok çok özür dilerim. Farketmiştim ama kendimden başka kimseye diyemezdim. Duyduğum sesler hep sizden geliyordu. Ben bunu bana dua okumam istenildiğinde hissetmiştim. Hani eşim bana saldırdığı dönemde ( Ağustos ayında) Ses tonunuzu duymak önemli değildi. Bu konu çok önemli ben detaylarına girecek durumda değilim. Sadece bu fikirlerdeyim. Daha ifade edemeyeceğim şeyler var içimde fakat kelimelere dökemiyorum.
-Selam es selame Goncacan; Yaşadıklarımızı geçmişte yaşayıp yazan var mı, bilmem… Bu çağ daha önce hiç yaşanmadı ki, benzer olaylar yaşanmış olsun, rolleri oynayanların misalleri benzerleri olsun. Geçmişin en âlim, en cesur insanlarını bu günün dünyasına getirsek sence ne yapar. Duaları nasıl olur.
Allah Teâlâ’ya atfedilen bütün isimler ve sıfatlar Âdem’ in de sıfatlarıdır. O nedenle Âdem Allah’ın halifesi buyurdu geçmişin bütün resulleri nebileri bilginleri. Efendimiz ‘’Allah âdemi kendi suretinde yarattı’’ dedi. Hocam rahmetli bize nuru tevhidi nasıl anlattı ise öylece yaşadım. Yazdım. Nur âlemde nur içinde kendi suretimle iki yay mesafesinde bilincim açıldı. Karşımda kendi suretim duruyordu. Ben dediğim nefsime bir basmak mesafedeydi. Sanki bir camideydim ancak kesin değil mekân yoktu. Her yer yeşil nur idi. İradem dışında bir basamak çıkarak sağ elimi uzattım, karşımdaki ben dahi sağ elini uzattı. Eller birleşirken besmele çektim. Kucaklaştım sağ yanağım sağ yanağıma gelecek şekilde kucaklaştım ve ben dediğim ben yok oldu…
Hocam da böyle anlatmıştı ancak o rabbi olarak gördüğünün kendi 12 yaşındaki çocukluğu olarak gördüğünü ve kavuştuğunu söylemişti. Hocamın hocası da böyle yazmış kitabına… Efendimiz de benzer ifade kullanmıştı. Buyurmuştur ki Ben rabbimi genç bir delikanlı olarak gördüm gencin kendi görüntüsünde olduğunu başka hadislerle bildirdi. Ben de bunları yazdım. Allah ile tevhit bu anlattığım şekilde olur. Gerisi ilmidir…
Artık tevhit ehli sıfatı ile Allah’ı yaşar bilir ki her varda var olan odur. O vardır ve onunla birlikte başkası yoktur der. Yani tahkiki olarak la ilahe illallah demiş olur. Ben âlemlerde Allah’tan başka varlık görmedim onun ortağı yoktur der. Ancak hiçbir kula işte Allah bu denmez. Kimseye Allah denmediği gibi kimse de ben Allah’ım diyemez. Ben de senin gibi herkes ve her var gibi Allah’tanım benim rabbim de Allah der. Beşeri akıllara bu kadar açık yazmak bile sakıncalıdır. Ama bizler Zülfikarlarız nurlar görüyor, kerametler yaşıyoruz. Birbirimizle rabbimiz bizi eğitiyor. Aklı maaş olarak tanımlanan beşeri akıl bunu kabul etmediği için keşiflerinizi herkese anlatmayın dedik. Kapalı gurupla birbirimizi aydınlatmamızı rabbimiz istedi. İlk günlerde dağıldık toplandık. Kolay bu günlere gelmedik. Gelişmeleri takip ediyoruz. Verilen zikirler rabbimizden geliyor biliyorsunuz. Görelim Mevla neyler neylerse güzel eyler. Selam es selame.
NÛR-U TEVHİT
Bütün nefislerde bir feryat;
Derler, adımız yokluk, ya Nûr.
Rabbimizsin, Rahiymsin, sen, sen.
Be’de bir noktadır şu evren.
Rab kulundan razı, kul Rab’den
Hayret yok oldu, geldi huzur.
Var olan, Hayyul Kayyum’sun sen.
Hay hâkk, gören sen, görünen sen.
Mahluk yokluk gömleği giymiş.
Külli renkler yeşil tek bir nûr.
Nûrun tamamı sensin, sen, sen.
Nûrdandır gören ve görünen.
Tevhit idrâkin mümtehâsı.
Akıl orda yanar yok olur.
Birleşirken elimle elim;
Bismillahirrahmânirrahiym.
Ben ben’i alır ben’in içine,
Gayri ben yok,’nûrun âlâ nûr’
Kün deyince oluşur evren,
Tespihim ben’de sen, sen de sen.
NUR-U TEVHİT-E DAİR ŞİİRLER-1
Marifetullahtan bilindi, kemal-i irfan
Zat’a tevhidin sırları, hikmetten ayan
Tecelliyat, kudretullahtan zuhur eyledi.
Nur-u tevhitten murat, ilm-i ledün dediler
İşlenen efal sırrına, Hikmetullah dediler
Efal-esma bilgisine, marifetullah dediler
Yapılan tecelli edince, adı hakikat oldu.
Tevhit-i nur-u muhammetten, şeriat-ı hakk oldu
Musa zuhalde, İsa utaritte, Davut merihte,
Oldular tevhit; Muhammed’in tevhidi zühre’de oldu
Bu yüzden Zühre, önceki cümle tevhitleri bozdu
Görülen nurların vahyinden kur’an oldu
Muhammedin vücudu levhi mahfuz oldu
Sıfatullahta nur-u tevhit onu hıfz etti
Bu ilimden tecelli, makbul şeriat oldu
Ey aziz, sakın hayrette istifrak olma
Hakikat budur, gayrinde Allah arama
Hikmetullah böyle, başka gerçek arama
İlahi ihsandır, halka eyle yardımı
Sülûk ahvalini salik,yola gidip gelenden sor,
Eğer dalgıç olam dersen,bu deryaya dalandan sor.
Tarikat sırrını sorma muhaddisten,müderristen,
Hakikat ilmini dersi hüdasından alandan sor.
Bilmez ehli zahir ,ehli batın bildiğin zinhar,
Sorar isen anı ayn-el yakin hakk’ı bilenden sor..
Ahmet Kuddüsi
savm-u salat-ı hac ile sanma biter zahit işi
İNSAN-I KAMİL olmaya,lazım olan irfan imiş.
Mürşit gerektir bildire,Hakk’ı sana Hakk-El yakin
Mürşidi olmayanların bildikleri güman imiş.
Niyazi Mısri
Pehlivanlar şol kişi ki nefsini katleyledi,
Hep erenler meclisinde ana eyvallah var..
Kimseye ta’netme ey dil sırrı hakka vakıf ol,
Cümle eşya Nur-u haktır,sanma gayrullah var.
Nesimi
Hak kulundan intikamını yine kul ile alır,
Bilmeyen ilm-i ledünü anı kul yaptı sanır.
cümle eşya halıkındır kul eliyle işlenir,
Emri bari olmayınca sanma bir çöp deprenir.
İmam-ı Rabbani
Basar-ı kalbdir Nûrullāh’ı keşf ile gören,
Zât-ı Nûrânî’dir “ALLĀH” deyip Nûr’a gömülen.
Bu Mi’râc-ı sagîrden rücu’ gurbetttir İnsân’a,
Rûh, zevkden mest, gene dönmek ister Aslî Vatân’a.
İdrîs, Mûsâ ve İsâ hep bu makāma erdiler,
Nûr-i Tevhîd Sarâyı’nın Nûr’unda eridiler.
Kezâ bu makāma erişti maktûl Şeyhü-l İşrâk,
Buradan avdet, Yâ Rab, aman ne yaman firâk!
Mevtle bekā bulur Nûr ile abdest tâzeleyen,
Âlem-i Melekût’dan bu dünyâya avdet eden.
Böylesine firâk ne büyük gurbet, ne elîmdir!
Fakat tecellîgâh-ı Hayyü-l Kayyûmü-l Alîm’dir.
NUR-U TEVHİT-E DAİR ŞİİRLER-Şairler-2
keramet baştadır tacda değildir.
Her ne arar isen kendinde ara,
Kudüste,Mekkede,Hacda değildir.
Sakin ol kimsenin gönlünü yıkma,
gerçek erenlerin yolundan çıkma.
Eğer adam isen ölmezsin korkma,
aşığı kurt yemez ucda değildir.
Hacı Bayram Veli
Nur tevhitten murat ancak cemal-i zata ermektir,
Görünen kendi zatıdır Değil sanma ki gayrullah.
Sems-i Tebrizi bunu bilir Ahat kalmaz fena bulur,
Bu alem külli mahvolur Hem baki kalır Allah
Şems-i tebrizi
Gören candır yine canan yüzünü,Seyir eder yine kendi özünü
Gören ve görünen odur hakikat,İşiten söyleyen oldur sözünü.
Yarattı Adem’i gör sun’u pakin,Açık etti ol veçhile özünü.
Nukuşi masivadan kalbi pak et,Tecelli edüp arz eyler yüzünü.
Lamekani
Evliyayı kibarın serurudur kutup
Kemal hikmette emr-i şeriatı tutup
Marifetullahta ak güller gibi kokup
Zahirde her efalinin tecelliyatı
Kutup her zamanda cihanda bir tanedir
Onda ilm-i ledün denilen ilim vardır
Müslümanlara her zaman gayette yardır
Onlar için durmaz eder hayır duayı
Müminler için gece gündüz dua eder
Muhammed’e makbul ümmetler eder
Sırrullah’tadır sırdan sırra gider
Hakikatte bilir hakken ilm-i Allah’ı
Efali daima cemalde,marifetullahtır
Sırrı ilm-i ledündür, Hikmetullahtır
Gördüğü nurlar tevhidi sıfatullahtır
Nur-u Tevhitte seyreder cemalullahı
Bilmez nedir hikmette zeval
Gördüğü hep zat nuru cemal
Efalindedir cümle kemal
Mamur eder daim viranı
Bazı eder harap bazı mamur
Efalinde yoktur olmaz kusur
Bazıdan alır bazısına verir
Bazılarına gösterir hakiri
İlmullahı tarif ederse kutup
Zamanında evliya çok olup
Kendisi kutb ul aktap olup
İsterse ziyaret eder cihanı
Evliyayı kibar içinde kutup
Hükmü cihanı baştan başa tutup
Melekler kemaline hayran olup
An içinde mukadder olur efali
Hafız Hüseyin Kemal