İlim sonsuz, ömür sınırlı maalesef

25.04.2017
675
İlim sonsuz, ömür sınırlı maalesef

İlim sonsuz, ömür sınırlı maalesef

human46-1Selamün aleyküm pek muhterem hocam. Yazılarınızı ilgiyle takip etmekteyim. Lakin aylar sonra size yazabilme gücünü kendimde buldum. Çok zor zamanlar geçirdim, öğrenciniz çoktur bilirim. Belki beni hatırlarsınız, kardeşimin akciğer kanseri olduğunu ve sizden dua istediğimi anımsarsınız umarım. Ne yazık ki 48 yaşında erkek kardeşimi 24 Eylül de kaybettim. Mekânı cennet olur inşallah. Size danışma gereği duyuyorum. Kardeşimin hastalığı süresince çenemde ihtilaç aldım. Hep müdafaa ettim. Özellikle Zühre’de bazen de ay saatlerinde. Sağ devrimi ise hiç aksatmadım. Yaradanıma sığındım. Ancak olmadı, hocam nedendir diye soruyorum. Duam, ef’allerim ve sabahlara kadar durmadan gözyaşı dökerek yaradanıma yakarışım neden karşılık bulmadı diye kendi kendime soruyorum.

Hani tam iyeleşmese bile sureyi uzat yarabbi diye dua ettim, seccadede gözyaşlarım sel oldu. Ama ölüm tecelli etti. Bunu sormam lazım ille de size hocam. Dualarım nereye gitti.

Rabbim beni hiç mi sevmedi… Kahrolduk ailece. Neyse kıymetli zamanınızı alıyorum. Ellerinizden öperim. Sadece paylaşayım istedim.?

faviconSelam es selame Ayfer, Öncelikle başınız sağ olsun. Hüküm Allah’ındır. Rahmeti ve bereketi ile cennet cemaliyle muamele etsin inşaallah bütün mümin külleriyle beraber kardeşinize. Yazdıklarınızda düşünenlere çok ibret var.

Bir kere ihtilaçnamenin doğruluğuna acı bir şekilde şahitlik ettiniz. Alt çeneden alınan seğirme işareti bir yakının ölümüne işarettir. Savunma yapılması gerekir ki o erken-genç-kazai ölüm önlenmeye çalışılsın diyen Allah dostları, nasıl da isabetli bir ilimle bize rahmet etmişler. Mekânları cennet olsun.

Hocamın hocası Hafız Hüseyin Kemal ks. Muhteşem eserinde ki bu eser defteri kebir boyutunda, 800 sayfanın üzerinde, Osmanlı Türkçesi ile yazılı, el yazması bir eserdir.

Bu eserin tek olan aslından kendime bir nüsha çıkarmam için rahmetli hocam Hacı İsmail Fidan hz. bize lütfettiğinde yıl 1973 idi. Yirmi altı yaşında bir köy öğretmeniydim.

Önceleri bir yıl kadar lüks aydınlatmasında olmak üzer her gün en az sekiz saat, kendi kendime öğrendiğim Osmanlıca ve Arapça ile kitabı üç yılda dikte etmiştim.

Herkesin dünyayı keşfe çıktığı yaşlarda biz bu dili günümüze göre zor anlaşılan hatta anlaşılamayan esere vakfetmiştik kendimizi…

O yaşıma kadar mübalağalı olarak diyebilirim ki bir küçük kütüphane dolusu kitap okumuştum. Eski roma klasiklerinden tut ta çağdaş Rus İngiliz amerikan Fransız edebiyatının temel eserlerinin tamamı ile elbette Türk edebiyatının göze batanlarını da okumuştum. İstanbul ilköğretmen okulunun çok zengin bir kütüphanesi vardı…

Kuranı kerimin mealini ise ilk öğretmenlik yılımda, kimselerle görüşme imkânım olamayan Antakya’ya on beş kilometre uzaklıktaki bir alevi Arap köyünde defalarca okumuştum… Köyün dilini bilmiyordum, dini geleneklerine de yabancı olduğumdan köylü işi düşmedikçe bize gelmiyordu… Biz de kimseye gidemiyorduk. Kahvesi bahçesi meydanı, bakkalı olmayan, kamıştan yapılı genellikle tak odalı evlerde oturulan, çok fukara bir yerdi. Elektirk yok su yoktu… Okulun tuvaletini su deposunu ilek defa ben doldurarak suyu olan tuvalete öğrencileri alıştırmaya çalışıyordum. İstanbul’un ortaköyünde okumuştum. Kitaptan başka arkadaşım yoktu.

Hafız Hüseyin kemal hz… Balkan savaşlarını, birinci dünya savaşını, kurtuluş savaşını ve ikinci dünya savaşını yaşayan, hikmeti ilmini yüzyıllar boyu yitiririldikten sonra düşe kalka yeniden gün yüzüne çıkaran bir dahi Allah dostudur…Kendi kitabından öğrendim..Dört öğrencisinden başka kimse onu tanımamış…Şöhretle işimiz olamazdı bir hizmet eriydik diyor…. Hafız Hüseyin kemal hz. yazdıklarını okumaya başladığımda o zamana kadar nispeten gelişmiş beynimde şimşekler çakmıştı. Bu eserden mutlaka bir nüsha edinmeli ve kendimi geleceğe hazırlamalıydım.

Sobası olmayan odada battaniyelere sarılarak ve her gün en az sekiz saat mesai yaparak akıl almaz zorluklarla tam üç senede yazıp bitirdim. Şimdi o kitabın bir sayfasını güncellediğimde her bir sayfası alfabemizle en az beş A4 ü kapatıyor… Eğer bu yazdıklarımı hala okumaya devam ediyorsanız, şimdi size verilen bilgilerin değerini anlatmaya çalıştığımı anlamışsınızdır. Eserin verdikleri ile yaşanan İslam arasında tam 180 derece zıhlık vardır. Atatürk’ün Akşemseddin’i, Türkiye cumhuriyetinin banisi çok çok büyük bir âlimin eserinden bahsediyorum. Ve ilk defa açıkça bu cümleleri sana karşı kuruyorum…

Diyorum ki sen namazlarına zikirlerine sıkı sarıl ve bu ilmi Allahın izniyle verebildiğimiz kadarını sitemizden öğren. Geleceğin bir Rabi-a hatunu ol, kalan ömründe dilin dualarla cennet bahçeleri inşa etsin Türkiye’mizde ve dünyada.

Eğer o ihtilacı alır almaz savunmaya geçebilseydin, muaallak kaderde iken o eceli kazayı önlerdin. Ama ya sen geç aldın haberi yahut geç savunmaya başladın. Yahut o ölüm mutlak gerçekleşmesi gereken bir adil ceza yahut imtihandı.

Mademki sana haber verildi. Demek ki savunmayı tam yapabilseydin engellenirdi. Bir bilgi eksikliği vardı belki veya ihmal. Her ne ise tecrübe etmiş oldun. Bir daha herhangi bir olumsuz haber aldığında yangından mal kaçırma aciliyeti ile eşdeğer çabuklukta savunmalısın. Biz de acemilik dönemlerimizde böyle ihmallerden kusurlardan dolayı çok kayıplar yaşadık… Vardır bir hikmeti de ve rahatla. Allah seni elbet duydu. O dualarının, iyi niyetinin, gözyaşının bedeli sana mutlak verilecektir.

Ama şöyle düşün, yanlış kapıyı, yanlış zamanlarda, yanlış aletlerle açmaya kalkıştın. Kurallar kesin olunca, şifreli olan kasa açılmadı, dilek kabul edilmedi… Marifetullah ilmi şifre çözmekle eşdeğer zorluktadır, hiç hata kabul etmez.

Dört tane bal şeker özellikli esmanın yanına bir zehir esması katıp okursan hepsi de zehir olur. Onun zehirlemesi de içtikten birkaç yıl sonra gerçekleşerek kişiyi cehennemin kayya kuyusuna atar. Hayatı büsbütün zehirlenir, dünya cehennemine düşer, debelenir de debelenir. Güya Allah’ı zikretmişti. İşte İslam âlemi bu zikir bilgisinden, kuran hikmetlerinden uzaklaştığı için battıkça batmış, sonunda kâfire kul olmuştur. Çok uzadı dur demezsek durulmayacak. İlmin de muhabbetin de sonu yoktur…Bu arada ben de 48 yaşında altı çocuğumun annesi eşimi kaybettim..Bu ilimde yeterince ilerlemiş tecrübe sahibi iken..Sonuçta hüküm Allah’ındır.Ve insan kaderin üztünde bir kadere mahkumdur. Rabbim sana haber vermeden de hükmünü yürütür…haber vermesi lutfundandır…Alamadıysan veya gaflet edip savunamadıysan hüküm yürür de taziyeye gelenler HÜKÜM ALLAH’INDIR BAŞIN SAĞOLSUN DERLER….Selam es selame

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.