Esra sakin ol (Esra’ya mektuplar 27)

14.05.2021
254
Esra sakin ol (Esra’ya mektuplar 27)

Esra sakin ol

Sevgili Esra, Çay ve gofret için teşekkür ederim… Karşımda fıkır fıkır mutlu olduğun için de… Geleceğinde daha mutlu olacaksın… Mezuniyet gününde belki de birlikte oluruz. Sen, ailen, arkadaşlarından ve ben… İlerde evlendiğin, mutluluktan uçtuğun günde de inşallah, nikâh şahidin olurum, ailenden izin alabilirsen…

Keşke mesajımı birkaç saat sonra okusaydın diyeceğim ama nasibin o kadarmış.. O yazdıklarımı yazmak kolay olmadı, ama yazılması gerekiyordu… Hatalarınla yüzleşmeden, üstünü örterek kurtulamazsın. Kendi kendine bu konuda acımaman gerekir ki, geri dönüş kapıları tamamen kapanmış olsun. Bütün bunlardan kurtulacaksın. Ama acı çeke çeke olacak. Hz Mevlana’nın meşhur bir sözü var. Kendini özetlediği, aslında hepimiz adına söylenmiş. ’Hamdım, piştim, yandım.’’

Büyük günahları işlemiş olmak, zehir içmek gibidir. Çoğu kişi için ölüm nedenidir. İçtiği zehirim miktarı ve süresi ile pişmanlığı ölümle kalımın farkını belirler. Erken yardım isteyenler, imdat diyenler, affedersin Mevla’m diyenlere yardım eli uzanır ama yeniden sağlığına kavuşmak zaman alır. Tövbenin ilk basamağı kişinin zihninde oluşur. Yaptığının günahı içten içe sıkmaya başlayınca göğüs kafesini, sancılanmaya başlayınca vicdanı, önce günahın büyüsü bozulur. Zevk vermek yerine acı verdiği görülür. Tam tersidir beklentiyle sonuç. Önceleri önemsenmez. Bu seferlik sanılır. Geçicidir denilir… Ama zamanla battıkça bakıldığının farkına varılır. Bazılarına şeytan ‘’battı balık yan gider, der.’’ ‘’senin için dönüş yolu kapandı, hangi yüzle döneceksin annene, babana, Allah’a. hem onlar seni bu halinle kabul edecekler mi bakalım. Kokuştun kızım-oğlum sen. Seni kim neylesin… Bittin sen bittin. En iyisi keyf almaya bak…’’der… Daha neler, neler.

Bazılarına ise meleğin sesi, Allah’ın yardım eli uzanır. Sen bunlara layık değilsin. Bırak bu çirkef işleri. Tövbe et. Allah tövbeleri kabul eden, ölüleri diriltendir. Değil kirlenmek, ölsen bile diriltilebilirsin. Yeter ki yardım iste. Rab’ından yardım istop sebepleri de yaratandır. Uzak yakın demez, yardımını sana ulaştırır. İçinden ve dışından, bilmediğin yönlerden rahmetini döker de üstüne umutsuz çöllerin kaktüsleri gibi rengârenk çiçekler açarsın. Meyveler verir cennet kuşlarına yem oluşunsun verirsin. Rabia oluşun, Meryem olursun… Allah’ın herşey gücü yeter. O’ndan umut kesilmez. O’ndan geldik O’na döneceğiz. Cehenneme uğrasan da yine O’ndan medet umacak, ateşinin azalmasını isteyeceksin… Gel bu işi sayılı günlerin dünyasında yap. Bir günü, dünya zamanıyla elliğin yıl olan ahirete bırakma hesaplaşmayı.

Tedavin uzun olabilir ama nihayeti dünya uzunluğudur. Gel, zararın neresinden dönersen kardır, sözüne uy. Hemen tövbe et, denilir. Daha daha neler denilir neler… Sonuçta tercih hakkını kullanır, kul. Tövbe eden kurtulur. Etmeyen battıkça batar… İki âlemini de cehenneme çevirir…

Sen de, senin gibi tövbe edenlerde, düzenli namaz kılar, secdelerde ağlarlarsa, yazdığım duaları okurlarsa, en kısa zamanda aydınlığa çıkarlar. Ama ne kadar şeytani haz alındıysa o kadar dert edinildiğinden, tedavi herkes için farklıdır. Bir de tedavi zamanını tayin, eden pişmanlıktaki samimiyettir.

Şimdilik dediklerimi yap. İleride sana bir dua daha vereceğim. Beni en derin belalardan çıkaran, tecrübe edilmiş bir dua. Üstelik hikâyesini de yazacağım, sana. Nasıl düştüm, ne kadar düştüm, nasıl kurtuldum. Hata yapan bir sen misin dünyada…

Beni gördüğünde rüyada veya dünyada, kucaklaşmak üzere koşmanı isterim, utanmanı değil. Senin yaşın kaçta günahın kaç. Gel günah nasılmış anlatayım sana. Kimleri gördü bu gözler, kimleri okudu bu dil. Kafanı kaldır. Yalnız secdede eğ o başını. Herkes kendince bin beter. Kuldan değil Allahtan kork… Kulun iradesi Allah’a bağlıyor istemedikçe, sen istemedikçe kimse sana bir şey yapamaz. Sen kendin istediğini ve Onunda verdiğini biliyorsun. Şimdi istediğini de o zamanki kadar kesin iste. Verilecek, hiç şüphe yok. Yeniden yazışmak üzere hoş kal hoşça kal. Başını kaldırıyor, alnından öpüyorum…

*Hayırlı geceler hocam

Hiçbir şey sizinle yazışmak kadar gerçekçi değil hocam. Tek sizinle huzur buluyorum biliyor musunuz? Ağlamama da vesile siz, gülmeme de… Rabbim ´den sizin öğrenciniz olmayı istiyordum hep biliyor musunuz, İçten içten zikir verir mi bir gün bana da diye geçirdiğim oluyordu… Şimdi sizin öğrenciniz olmayı geçin hocam, sizinle bütünleştim… Ağlamam, gülmem, düşüncem siz, sizin dedikleriniz… Farkındayım hocam, konuştuğum kelimeler bile sizden bir parça, arkadaşlarıma kurduğum cümleler de… O kadar sizdeyim… Elhamdülillah…

Sakinim hocam şuan… Belki de alnımdan öpüşünüz rahatlattı beni. Ya da evlenirsem bir gün eğer, nikâh şahidi olmamı istemeniz ya da mezuniyet sevincimi sizinle yaşayacak olmam… Hepsi hocam hepsi sakinleştirdi beni tek tek… Mutluyum, huzurluyum…

Aslında bu huzur Rabbime inanışımdan… Dediklerinizden… Bir gün katında tertemiz olacağımdan… Ettiğim istiğfardan, zikirden, namazdan… Tıpkı ağlamalarımın da onlardan olması gibi… Yavaş yavaş bütünleştiğimi hissediyorum… İstiğfar getiriyorum da Peygamber Efendimiz s.a.v. gibi hocam, kalbimde çok tuhaf bir şeyler oluyor bazen, gıdıklanma gibi, tarif edemem o hissi… Bir hoş gariplik… Bazen huşuyu yakalıyor gibi oluyorum, namaz esnasında o tuhaflıktan kalbime nasıl heyecan basıyor… Çok tuhaf bir heyecan… Güzel mi güzel…

Ama haklısınız hocam. Dünden beri düşündüğüm mevzuyu dile getirdiniz… Kaç senedir batıyorum diyordum kendi kendime, hemen, bir anda bekleyemem silinmesini… Acı çekmekten korkmuyorum. Hatta acı çekememekten korkuyorum. Beni yavaşlatır diye düşünüyorum… Her an tertemiz olana kadar, günahlarıma, aynı zamanda şükrüme, arındığımda da yine şükrüme ağlayayım… Geçmişteki şükürüz günlerimi getireyim de aklıma… Şükretmenin zevkine varayım… Yavaş yavaş yeniden doğarken, güneş gibi… Geçmişim de karanlığa gömülecek aynı yavaşlıkla… Şimdi tan zamanındayım… Ne kapkara, ne apaydın… Arada, derede gibiyim… Bi huzurdayım, affedilme umudundan dolayı ve Allah´a dönüşümden dolayı… Bir de o karanlık geçmişe baktıkça… Ahh hocam… Hahhh… Biliyorum, inanıyorum… Başaracağım bir gün… Çünkü siz de inanıyorsunuz bana…

Şimdi bir önceki mesajda yazmaya cesaret edemediğimi yazıyorum hocam. Ellerinizden uzunca öpüyorum… Tüm umudumla, tüm sevgimle… Hoş, sevgim hep bende ya zaten… Öpüyorum hocam yeniden ellerinizden… Ve inşallah diyorum, mezuniyet törenimde de nikâh masamda da benimle olursunuz. Yine her zaman olduğu gibi benimle olursunuz… Canım hocam benim…

*Hocam, Yardım edin n’olur. Bitsin istiyorum, telde bitmesin diye yalvarıyor. Ne yapacağım! Çok mutsuzum, çok çaresizim hocam! Okuldayım, n’olur çabuk mesaj atın hocam

-Esra, Sakin ol…

Tarih:26 Kasım 2008

Yayınlanma tarihi: 9 Eyl 2018, 14:31

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.