DUALARIMA ÇÖZÜM İSTİYORUM-2

03.03.2018
395
DUALARIMA ÇÖZÜM İSTİYORUM-2

DUALARIMA ÇÖZÜM İSTİYORUM-2

SAL 23:37.Hocam; melekler bile artık beni dinlemiyor. Hiç bir emrim yerine gelmiyor. Su yaratılmışların içinde en değersiz kul benim. Hiçim, nazarı itibara alınmıyorum. Cemal ile bir şey olmuyor. Benim hayatım celal ile. Ben öfkelendiğimde, sinirlendiğimde, fiiliyat yaptığımda elde ediyorum isteklerimi. Çünkü sıkıldım, bunaldım, isteğim yapılmadığı için. Benim nur, melek âlemleri ile işim yok. Bunlara da asla meylim yok, sevgim bile yoktur. Ben sadece isteklerim gerçekleşsin istiyorum. Allah zikrini bıraktım, yine olmuyor, hiçbir şey değişmedi,  güzellikle olmuyor. Ben ancak isteklerim gerçekleştiğinde rahata ereceğim.

-Selam es selame. İstekler şu ölmeden önce öldürmekle yükümlü olduğumuz nefsin emirleridir. Biliyorsun değil mi. Ve nefis çok acelecidir. Tıpkı şeytan gibi. Yani sen şuan celaldasın, Rahman’ın celali yüzü (şeytaniyet) ilesin.

-Her an, her saniye zikir yine sonuç yok. Benim derdim isteklerimin gerçekleşmesi. Gerçekleşsin, kadına, kumara, içkiye, hiçbir şeye, meylim, sevgim yok. Ben helal isteklerim gerçekleşsin diyorum.

-Yeterince çekilen her zikir mutlak tecelli eder. Ancak İlmullah’ın âdetince/sünnetince zahire zuhuru için bir süre tayin edilir, biliyor olmalısın.Sabırla ilerlemelisin.

-Peki, haram istekler anında veriliyor, meleklerde o saat itaat ediyor. Ben helal istiyorum, o kadar denendim, sıkıldım.  18 yaşındaki kızlar, trilyonlarlar teklif edildi, hayır dedim.

-Cemalullah 72 bin celal perdesi ile perdeli, emek verip erişmek gerekir. Celali ise tecelli etmek için senin ol demeni bekler, hazır, kapıdadır.

-Valla hocam bunaldım,  sıkıldım,  yaşamaktan soğudum.  Öfke sardı her yerimi.              Ben hiçbir şeyim, hiçim, değersiz,  anlamsızım. Yeter diyorum, sabrım bitti.

-Sen azizim,<ya halimi bi hilmiyeti ya sâkini bi sükûneti ya eylen bi liyneti > efaline geri dön. Kendine ve yakın çevrene bir zarar vermeden…Öfke celalidir. Şeytandandır.Öfkeli olman celalde olduğunun delilidir.

-Benim isteklerim gerçekleşsin, yenilmekten, geri döndürülmekten, ret edilmekten sıkıldım artık. Sabrım da yok.

-Elli yıllık tecrübe ile sana yardım etmek istiyorum. Otuz sene cehennemde debelenmiş biri olarak seni ikaz ediyorum. Bu uyarılarım benim ahlakımın mecburiyeti.

-Hiçbir şey yapmak istemiyorum. Şevk,  arzu,  isteğim yok. Umut verilir insana, umuttur insanı kulluğa sevk eden. Hiçbir el yok ki herkes ölü, yaşam bitmiş. Tüm herşey ölü, gerçekten de ölü, sebepler durmuş, dua durmuş, kendi halinde akıyor bu dünya. Bana bir ışık verilse anlıcam, gayrete gelecem.

-Azizim Muhammed, her ne görür, keşfedersen ben seni tasdik ederim. Ancak kendinle çelişiyorsun. Umutsuzluk da şeytanidir. İsteklerim isteklerim diye tutturdun, şimdi de bu cümleleri kuruyorsun.

-Gayreti de kırılmaz yani… Gayretim bitti herşey bitti.

Varsay ki, öldün. Ne olurdu bir hayal et. Ölmeden önce öldün.

ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK

‘’Ölmeden önce ölünüz.’’

Hm MUHAMMED

Bütün isteklerden sıyrılmaksa,

Ölmeden önce ölmek;

İşte, gör beni, bak

Çoktan ölmüşüm, ölmüş.

Düne üzülmeden yaşamak,

Yarına umut beslememek,

Hal ne ise rızâ göstermekse,

Ölmeden önce ölmek;

Al işte…

Üzülmüyorum, umutlarım yok.

Râzıyım ben.

Ne veriliyorsa yiyorum, giyiyorum.

Bir şey sorulursa, söylüyorum.

Yalnız ve yalnız seni özlüyorum.

Buysa ölmeden önce ölmek,

Öldüm işte.

Koy beni bir köşeye,

Otur de, oturayım.

Sür beni bir yokuşa,

Yürü de, yürüyeyim.

Gönder meleğini, öl de de öleyim.

Ölmeden önce ölmek buysa eğer;

Öldüm işte.

Hacı Ali bayram/Sarayönü -1975…bu şiiri yazdığımda 28 yaşındaydım.

Yemek, içmek, cinsellik, umut, yaşama gayesi,  dünyaya ait, cennete ait her şey bitti. Hiç bir isteğim arzum, hiç bir amacım, gayem yok.

-Şiiri okudun mu?

-Okudum. Ama ben farklıyım hiç bir isteğim yok.

-Ben de isteğimin olmadığını yazdım o şiirde…

-Yok olayım. Ne Rahmanı ne cenneti ne de dünyayı istemiyorum. Allah kalbimden söktü aldı artık her şeyi. Sadece yok olayım istiyorum.

-Kırk yıldır yeme, içme isteği duymadan, aklen yer, içer, yaşarım.

Ben istedim de ne oldu, neden var oldum, keşke olmasaydım, gerçekten de yaratıldığıma pişmanım. Nefret ediyorum var olmaktan, kendimden. Hiç bir şeye meylim,  sevgim yok. Kendimde var olan her şeyi de kendimi de sevmiyorum, varlığımı da sevmiyorum. Vücudumu da ruhumu da sevmiyorum.  Nefret ediyorum kendimden.

-Sana o meşhur zikiri verdiğim görüşmeyi dönüp okur musun Muhammed can.

-Nefsimi de istemiyorum. Nefsim de bunaldı, sıkıldı. Sık sık sadece yok olmak istiyorum.

Celal üzerine geldiğinde yaşama ışığın, nurun, işte böyle söner. Sen şu anda Allah’ın celali sıfatı olan iblisin etkisindesin. Uzun yıllardır çektiğin allah zikrinin zikirlerin sonucudur bu.

-Hayatımda hiçbir şey değişmiyor.  Aynı her şey, aynı. Cemalde de aynı oldum, oldum olası bu böyle.

-Değişiyor. Bak her şeyden vazgeçtim diyorsun. Bu değişim değil mi?

Israrcıyım, bir şey dilediysem olacak. Ya güzellikle ya da zorla.

-Benim sana olan tavrım tebliğden ibaret. Hüküm Allah’ın, hidayet Allah’tandır.

-İnat, ısrar,  ne dersen de. Ben dileğim gerçekleşmedikçe huzura eremem. Sinirim, öfkem, sarıyor her yanımı o zaman. Es selam. Teşekkürler.

Ben sana elli yılın emeği, bir ömrün özeti, süzme ballar sunuyorum, yemezsen o senin sorunun. Bu bana yazdıklarına rahmanın cevabı yok mu? Varsa bana da yazar mısın?

-Var.  Olmaz mı hocam. Rahman seni imtihan etti.                                                          Ve dedi ki; ‘’hitap her yerden geldi. İşte ben Ali kulumu böyle imtihan ederim’’ ‘’Nasıl Muhammed kulum, istekleri emirleri yapılmayınca öfkelenirse ben de emirlerim yerine getirilmezse, celallenirim. ‘Muhammed seninle konuşurken bende yok olmuştu. Yazan ben, mesajı gönderen, benim. Tebliğimi yapıyorsan bu ayetle yapması gerekmez miydi? ’dedi.

/ÂLİ İMRÂN-159: Hud savaşında sen, Allah’tan gelen bir merhamet sayesindedir ki, onlara (Ashaba) yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, muhakkak onlar etrafından dağılıp gitmişlerdi. Artık onları bağışla ve kendilerine Allah’tan mağfiret dile. İş hususunda fikirlerini al (müşavere et). Müşavereden sonra da bir şeyi yapmağa karar verdin mi, artık Allah’a güven ve dayan. Gerçekten Allah tevekkül edenleri sever.) İşte kulum sen ben, ben sen, ikilik yok, rahatladım. Çünkü ben asla kendimi unutmuyorum istesem de unutmam’’ diyor. Ve ekliyor ‘’Benim isteklerim senin isteklerin’’ diyor.

-Vallahi RAHMAN HER ŞEYDE ve her yerdedir.

-<Benim öfkelenmem Allah içindir. Allah için öfkelenirim, Allah için kızarım. Öfkelendiğim kimselerde yoldan çıkmışlardır, dönmüyorlar, isteklerimi yerine getirmiyorlardır. Bunu seninle paylaştım.  Sen ise algılamadın beni. Düşünsene ben âlemlerim rabbi Allah olarak yeme, içme, konuşma,  rızam, cennetim ile ilgili bir düşüncem olabilir mi. Eee görünürde muhammed,  aslında, hakikatte ben. Muhammed sana ne dedi, hiçbir şey istemiyorum,  emirlerim yerine gelsin dedi.  Anlasana ey kulum.>

-İsteği olmayanın emirleri olur mu? İste ve isteğin yerine gelsin inşaallah muhammedcan. Estağfurullah, tevbe ya rabbi! Affet Ali kulunu… Beni ve cümle kullarını doğru yola ilet. Razı olmadığın tek kelimeyi söyletme, razı olmayacağın tek hareketime izin verme. Senin tecellilerine razı olanlardan eyle. Rabbim biz kuluz sen şahsın. Merhametini dileriz.

-/ÂLİ İMRÂN-159: Uhud savaşında sen, Allah’tan gelen bir merhamet sayesindedir ki, onlara (Ashaba) yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, muhakkak onlar etrafından dağılıp gitmişlerdi. Artık onları bağışla ve kendilerine Allah’tan mağfiret dile. İş hususunda fikirlerini al (müşavere et). Müşavereden sonra da bir şeyi yapmağa karar verdin mi, artık Allah’a güven ve dayan. Gerçekten Allah tevekkül edenleri sever.)

Celalından cemalına sığınırız rabbimiz. Faruk isminle bize tecelli buyur ki anlık kararlarımızda hata yapmayalım, rızanın hangi şeyde olduğunu bilelim, işleyelim.

-Bak su ayeti ne diyor ‘’Kestirip atamazsın hiçbir kulumu,  yeri gelecek merhamet edeceksen ben gibi sözlerini dikkatli seç, kırıcı sözler çıkmasın kalbinden. Sen tebliğ makamındasın. Ne dedin bana az önce  ‘’yemezsen o senin sorunun’’ böyle diyorsun,  sen kullarıma. Bak sana ne diyorum; Kuran benim sözüm değil mi? Hakka suresi (44-47) Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız.[671] Ebu Bekir Sadak: (44-46) Eğer o (Muhammed), Bize karşı, ona bazı sözler katmış olsaydı, biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık.

<yemezsen o senin sorunun> demekle incitmek istemedim, hüküm senindir demek istedim. Emirlerin yerine gelsin ya rahman… Aziz kardeşim imam muhammed sana maksadını aşan şeyler söylediysem cehaletime ver, beni bağışla. Rabbimiz sana da bana da yar olsun, bizi muradının kulları, vasıtası yapsın, inşaallah. Bundan böyle lütfen yapmak istediklerini bu fakire, Allah’ın ilmi karşısında acze düşmüşe danışma. Sadece gücümüzün yeteceğini yükleyen rabbimize hamdolsun. Rabbim sana da bana da cümle kullarına da acısın, merhametiyle muamele etsin dileriz. Kalbin sana yar olsun, hislerin sana rehber olsun.

-(36/YÂSÎN-65: O gün ağızlarını mühürleriz, elleri bize söyler, ayakları yaptıklarına şahitlik eder.) / Tefhim-ül Kuran (36/YÂSÎN-65: Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz; (günahtan ve sevaptan yana) kazanmakta olduklarını da elleri bize söylemekte, ayakları da şahitlik eder.

Elimizde kuran varken hadisler varken ve rabbimizin bunca yakınlığı varken biz halen cahillik edip gaflete düşüp hadsiz sözler söylüyoruz. Allah affetsin sen affet bu kardeşini. Rabbimiz sana bana her mümin ve müslüman yar olsun korusun kollasın idrarımızı anlayışımız muhafaza etsin. Âmin

– (17/İSRÂ-71: Biz o gün bütün insanları önderleri ile birlikte huzurumuza çağıracağız. Kimin kitabı (amel defteri) sağ taraftan verilirse, onlar kitaplarını sevinerek okurlar ve kıl kadar bir haksızlığa uğramazlar.) Bilmez misin bana yakin kullar çok dikkatli uyanık olması lazım. Her an tetikte olmalı. İnsan sevdiğini bir an olsa bile bırakmaz değil mi?

Rabbim! Halim zatına malumdur. Maksudum rızandır. İşim, yerim kulluktur.

-Gıybet konusu ele alayım. Avam bunu dille yaparsa günah sayarım. Kalben yaparsa günah yazmam Ali’m, kulum. Sen kalben gıybet yaparsan sana yazarım. Sen avam kullarımın içinde değilsin. Avama helal olan şey sana haramdır, bilesin.

Affet beni de bağışla ya rabbi. Bu gerçeği bilmiyordum.

Su anda tek düşüncem var. Onca kulum bana isyan ediyor. Benim celalimi coşturuyorlar. O yüzden Muhammed kulum ben ne haldeysem o da o halde, onla aramızda ikilik yok.

Düşünceden sorumlu değiliz diye biliyordum, rabbim!

-Hayır, sen seçilmiş bir kulumsun. O ruhsat avam kullarım için. Sana yakışır mı, o kalbinde ben yok muyum senin. Benden gayrisi olamaz o kalbinde.

Affet kulunu ya rabbi. Sevmediğini, istemediğini aklıma, kalbime, dilime, elime düşürme ya rabbi. Bu fakirini kutsa, tertemiz kıldıklarından eyle. Âmin.

Sen kendini sıradan kullarla mı kıyaslarsın. Benim seçtiğim bana aittir. Kullarımı bana sevk eder.  Düşün; bir gün resulullah mecliste iken bir bedevi gelir, ortalık yere küçük hacetini yapar. Sahabeler bu ne edepsizlik der, kılıcını çeker, bağırır çağırır, kırarlar kalbini kulumun. Peki, resulum ne yaptı, getirin bir su temizleyelim dedi. Ona merhametimle yaklaştı. Sahabe oldu o kulum. Resulullah da bağırsaydı, kırsaydı, o kulum bana iman eder miydi?

Rabbim! Merhametini dilerim.

-Hatta bir gün boynunda putu ile dolaşan bir kulumu evine misafir etti. Resulullah’ın evinde ne varsa yedi o kulum. Hizmetçiler ve eşleri rahatsız oldular. Kızdılar, gece olunca da kapıyı kilitlediler. O kulum gece kalktı, tuvalet ihtiyacı için, baktı kapı kilitli. Odaya büyük tuvaletini yaptı. Sabah olunca kapıyı açan hizmetçileri görünce, utancından dışarı kaçtı. Daha sonra resulullaha haber verdiler kızarak. Resulullah su getirin dedi ve o kulumun mokunu temizledi. Daha sonra o adam geri döndü,  özür dilemek için. Baktı ki peygamber denilen kişi mokunu temizliyor, oracıkta imana geldi. Onun için sen böyle kestirip atamazsın. Hakikatte ben olan MUHAMMED kulumu kestirip attın sen. Herkese böyle yaparsan, kullarımı benden soğutursun. İslam’dan, kurandan, namazdan, zikirden. Hadi muhammed kulum beni bırakmaz, ya diğerleri.

Ya rabbi ben muhammed kulunu nasıl oldu da incittim, affını dilerim. İncitmek maksadı ile ne yaptığımı bile bilmiyorum şu anda. Cehaletim beni mahcup etti. Tekrar okuyacağım yazdıklarımı.

-Hadislere Göre Allah Kimleri Sever?- * “Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıracak olan amellerden en çok hoşuma gideni (kulumun) farz kıldığım şeyleri eda etmesidir. Kulum nafilelerle bana yaklaşmaya[1] devam eder ve sonunda sevgime erişir. Onu bir sevdim mi onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey istedi mi onu muhakkak veririm. Benden sığınma talep ederse onu mutlaka korurum. Ben yaptığım hiçbir şeyde mü’min kulumun ruhunu kabzedecekken ettiğim kadar tereddüt etmedim. (Zira) o ölümü sevmez ben de onun sevmediğini sevmem.”

* Hz. Ebu Hüreyse (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhi’s-salâtü vesselâm) buyurdular ki: “Allah bir kulu sevdi mi Hz. Cebrail aleyhisselâm’a: “Allah falanı seviyor, onu sen de sev!” diye seslenir. Onu Cebrail de sever. Sonra o, sema ehline: “Allah falanı seviyor, onu siz de sevin!” diye nidâ eder, derken, bütün sema ehli de onu sevmeye başlar. Sonra onun için arz (halkı arasına hüsn-ü kabûl) konur.” [Buhârî, Tevhid 33, Edep 41; Müslim Birr 157, Muvatta, Şi’r 15; Tirmizî, Tefsîr, Meryem (3160).]  Hadisin Müslim’ deki rivayetlerinde şu ziyade var:*”Allah Celle Celâluhu, bir kula da buğzetti mi Cebrâil Aleyhisselâm’a: “Ben falancaya buğzettim sen de buğzet!” diye seslenir. Ona Cebrâil de buğzetmeye başlar. Sonra Cibrîl sema ehline nidâ eder:”Allah Celle Celâluhu falan kimseye buğzetti, siz de buğzedin!” Sonra yeryüzüne onun için buğz vaz’edilir.”*(Allahü teâlâ bir kulunu sevdiği vakit, günah o kula zarar vermez.) [Deylemî] [Yani Allahü teâlâ, o kuluna günah işletmez demektir. Peygamber efendimizin (Ya Rabbi, bugünden sonra Osmana günah yazma!) buyurması da böyledir. Bu hadis-i şerif, Hz. Osmanın günah işlemiyeceğini gösterir.]

Özür dilerim. Ben muhammed kardeşime aklımca tecrübelerimi anlatmak istedim. Pişmanım. Onu hata yapmaktan koruduğumu sandım, ranzasını, rızanı aradım.

-Allahü teâlâ, kuluna hayır Murad ettiği vakit, kusurlarını ona gösterir.) [Deylemî]*Ebu Usame’den aktarıldığına göre, Peygamberimiz (asv) şöyle buyurdu: -Allah’ı kullarına sevdirin ki Allah da sizi sevsin.(suyuti el camius sağir,1/251) Kırdığınız yerden kırılacaksınız! Kırılacağız… Ne gerek var Kalp kırmaya! Sonunda ölüm varsa… Allahü teâlâya her şeyden dahâ yakındır kalb. Bu sebeple, küfürden sonra en büyük günah, kalb kırmaktır. Kâfirin dahi kalbini kırmamalıdır. Salih bir Müslümanın korkusu, bir başkasının kalbini kırmak, onu incitmektir. Dinini bilen ve bildiklerine uygun hareket eden sâlih bir Müslüman, ölü gibidir, hiç kimsenin kalbini kırmaz, incitmez. Zira bir ölünün, diri ile kavga ettiği hiç görülmemiştir.

Bir kalbi kırmak, senelerce ibadet ve zikir sevabının hepsini alıp götürür. İslâmiyet öyle bir dindir ki, kâfirin dahi kalbini kırmayı yasaklamıştır. Nerde kaldı ki, Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine inanan, Allah diyen bir Müslümanın kalbi kırılsın. Zira bir mü ‘minin kalbini kırmak, çok büyük günahtır, haramdır. 70 defa Kâbe’yi yıkmak! Peygamber efendimiz; mübarek elleri ile Kâbe’yi göstererek;  ( Ey Kâbe, sen Allah’ın evisin. Sen mübâreksin fakat bir Müslüman, bir mü’minin kalbini kırsa 70 defa seni yıkmaktan daha büyük günaha girer ) buyuruyor.

Din büyükleri buyuruyor ki: “Her günâh, îmânı tehlikeye sokmaya sebep olabilir ama şu üç günâhın tesiri daha kuvvetlidir:

1- İmân nimetine şükretmemek.

2- İmânın gitmesinden korkmamak.

3- Mü’minleri incitmek, kalblerini kırmak.

Mevlana Ne güzel bir söz söylemiş bu konuyla ilgili; Bir defa kalp kırmak, Kâbe’yi alt üst etmekten daha kötüdür! Zira Kâbe’yi Hz İbrahim inşa etti, Kalbi ise Allah yarattı!

Hadis-i şerifte;*( Kalb kırmak, Kâbe’yi yetmiş defa yıkmaktan daha kötüdür ) buyurulmuştur. İyi olsun, kötü olsun hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. Allahü teâlâyı en çok inciten, küfürden, inkârdan sonra, kalb kırmak gibi büyük bir günah yoktur…)

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki;

“ Kalb, Allahü teâlânın komşusudur. Allahü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Mü’min olsun, âsî olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. Çünkü âsî olan komşuyu da korumak lâzımdır. Sakınınız, sakınınız, kalb kırmaktan pek sakınınız! Allahü teâlâyı en ziyâde inciten küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günâh yoktur. Çünkü Allahü teâlâya ulaşan şeylerin en yakın olanı kalbdir. İnsanların hepsi, Allahü teâlânın köleleridir. Herhangi bir kimsenin kölesi döğülür, incitilirse, onun efendisi elbette gücenir. Her şeyin biricik mâliki, sâhibi olan efendinin şânını, büyüklüğünü düşünmelidir. Onun mahlûkları, ancak izin verdiği, emir eylediği kadar kullanılabilir. İzni ile kullanmak, onları incitmek olmaz. Hattâ onun emrini yapmak olur.”” Umut verip, Güven aşılayıp, yarı yolda bıraktığınız insanın gönül sadakasını iki cihanda da veremezsiniz ” … ( Hz. Muhammed (s.a.v) )

Abdullah-ı Dehlevî hazretleri de buyuruyor ki; Hiç kimseyi incitme! Netice olarak; kalb kırmamalı, hiç kimseyi incitmemelidir. Değil mü’minin kalbini, kâfirin kalbini bile incitmeye hakkımız yoktur. Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırmamalıdır. Çünkü kalb kırmak, Allahü teâlâyı incitmek demektir. Kalb, Allahü teâlânın komşusudur. Ev sahibine eziyet edenin komşusu da incinir… İslamiyete uyan Cennete, nefsine uyan da, Cehenneme gider.

Ve Ahmed Yesevî hazretlerinin buyurduğu gibi: “ Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırma! Kalb kırmak, Allah ü teâlâyı incitmek demektir. ”İçinde Allah aşkı olan bir gönlü kırıp öyle bırakmayın Kıranlar Kırdığınız yerden kırılacaksınız! Şüphesiz ki Rabbim kimsenin gözyaşını yastıkta bırakmaz Kırılanlar, toplayın kırıklarınızı kalkın Duma’ya gidelim, bizi Yaratandan başkası anlayamaz Rabbim(c.c.) cümlemizi kırmaktan ve paramparça olmaktan korusun inşaAllah…

Ya rabbim. Rızandan başka muradım olmadı. Halim sana malumdur. Kime karşı durduysam, aklımın erdiği kadar, Sünnetullah’a çağırmak için oldu. Varsa nefsimin işimde dahli, bağışlanmayı dilerim umarım. Sen hakkıyla değerlendiren, küçük günahları affedensin, sevdiklerini özel olarak koruyansın. Hislerimi güçlendir, nurumu artır. Dertlerime deva, hastalıklarıma şifa ihsan eyle. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırma kabiliyeti ver. Rahmetinle muamele et. Muhammed kardeşim lütfen beni affet. Ve bana gücümün üzerinde yük yükleme. Malum benim de gönlüm var, o gönülde de rahman var üstelik hali hazırdaki yüküm o kadar ağır ki. Rabbim kolaylaştırsın, öylesine ezginim,üzgünüm ki.

-Ben yok ki hocam, nasıl anlatayım sana ben, herkese merhametliyim. Öfkem yasakları yapanlara. Elbette hakkım helal, ben herkesin mutluluğunu isterim. Kontrol bende değil şu anda.  Hakikatte gerçekte O. Yani ALLAH. Seninle ilgilenen,  konuşan, soran, eden, benden bilme hiç bir şeyi.

-Geçmişim senin kadar cesur olmamı engelleyecek acı tecrübelerle geçti. Ateşin herkesi yaktığını, beni daha çok yaktığını, yaşayarak öğrendim. Sen de benim dediklerimi benden bilme Allah’ın diğer sıfatıdır bil.

-Çok güzel tam konuya geldin. Benim göbeğimin deliği atıyor, hem de üst dudak. Cesaret,  her ikisinde de anlamı cesaret. Bakıyorum da Allah’tan kullar korkuyor,  ama ben aşkla yürüyorum. Söyle bana ey kul; Allah kendinden korkar mi?

Celalullah bu kardeşini kaç kere yaktı yaktı kül eyledi. Bir bilsen. Ne emeklerimi gasp etti, kendi çocuklarımı kendime düşman etti.

-Söyle bana ey kul Allah kendinden korkar mi, Cevap; Lebbeyk ya allah demen gerekmez miydi? Emret Allah’ım demeli değil miydi?

Emret ya rabbi. Sen seni daha iyi bilirsin. Sen beni de en iyi bilensin. Kalbimin hükmü sana bağlıdır. Nefsimin işe karışmasından korkarım. Ben korkuyorsam ve sen bende yaşıyorsan ya rabbi ve korkuyu sen yarattıysan, mutlak gerekli olduğundan yarattın. Kutsal kitaplarında bana ve herkese senden hakkıyla korkmamızı emreden sensin. Ya rabbi! Senden hakkıyla korkmayı bana nasip et. Senden en çok korkanlardan değil miyim? Bir göz odada on beş yıldır, korku içinde kulluk eden ben değil miyim? Nefes almaktan bile korkuttuğun, her gece ölmek üzere yatağına yatırdığın kulun ben değil miyim? Uykuda nefesini kestiğin kulun ben değil miyim? Ben senden korkmayacağım da kimden korkacağım. Verdiğin aklı kullanmaya çalışırken, tir tir titreyen kulun ben değil miyim? Zikirlerimi senden bekliyorum. Artık aklımı bile devre dışı bıraktım, vahiylerine teslimim ya rabbi. Hangi sıfatına öncelik vereceğimi, hangi ismin veya ayetini zikredeceğimi bana daima lütfet. Karar aşamasında bana yardım et ki hatadan uzak durup, seni incitmek gafletine, günahına girmeyeyim. Hz. Osman gibi beni de günah işlemekten alıkoy ya rabbi. Lütfet kuluna. Lebbeyk ya rabbi! Lebbeyk, emret Allah’ım emret. Rızan için yaşıyorum. Rızana ulaştır, razı olduklarından eyle. Önüme bir nur ver, ardıma bir nur ver. Sağıma bir nur, soluma bir nur ver. Üstüme bir nur ver.

Altıma bir nur ver. İçime bir nur ver. Her bir organıma ayrı ayrı birer nur ver. Damarlarıma bir nur, hasta kalbime ve hasta pankreasıma ayrı ayrı hayat ver, görev yapmayan bir tek hücrem kalmasın. Bütün bu nurları kapsayacak, ihata edecek yeni yeni nurlar ver. Habibin muhammed sa. Senden sana hangi sebeplerle sığındıysa bu garip kulun da aynı şeylerden sığınıyorum ve o sevgilin senden hangi güzellikleri istedi de verdiysen aynısını bu fakirin de istiyor, lütfet bana da ver. Sen verince eksilen değilsin. Beni o habibine sevgili yap. Onu da bana en sevgili yap. Ancak sana sığınır, ancak senden yardım dilerim. Yarabbi! Bu kulunu sıratı müstakimde daim eyle. Kullarını zatına, cemaline çağırmada bana yardım et. Habibinin dilediklerinden başka dileğim yok. Nurunun tamamlanmasından başka muradım yok. Maksudum sensin ya rab. Beni zatında mahviyete erişenlerden eyle.                          Arşın hazinelerinden bana da, bana da lütfet. Sevip kucakladıklarından, asla vazgeçmediklerinden eyle. Muhammed kardeşimi yanlış yönlendirmekten, her hangi bir kulunu incitmekten zatı aline sığınırım. Her tecelli senden sanadır. Her güzel vasıf ancak sana yakışır. Zakirlerini yanlış yönlendirmekten zatına, arşına sığınırım. Razı olmayacağın sözü bana söyletme. Razı olacağın hareketi bana yaptırma. Yaptırdığın her davranış ve efali katında kabul et ve ümmetin gasp edilmiş bütün haklarını celalından istiyorum. Onları da sahiplerine iade et lütfen. Her ne kusurları varsa affet. Milletimi insanlığın lideri kıl. Hakkıyla hidayet ve adalet rehberi yap. Senin rızan için savaşan her Mehmetçiğin başına on melek dik ve onları koru ki daha savaşılacak çok zalim kulun var. Onlara da hükmünü icra etsinler. Her Mehmetçiğin nasıl yetiştirildiğini sen biliyorsun. Masum halkımı sevindirmenin, mazlumları kurtarmanın zamanı gelsin artık. Celalını köpürttüğün kadar cemalini de coştur, tarihler hidayet ve adaletinin şanını yazsın. Nurun tamamlansın, vaadin yerine gelsin. Maksudum maksudundur ve zatındır ya rabbi âmin.

Dualarımı lütfen kabul ettiğini bu fakire bildir. İstemediğim güzellikleri de el vahhab isminle ver. Yanlış ifadem varsa cehlime atfet ve yok say. Seni hakkıyla sevmektir, maksudum. Rızana ermektir dileğim. Vakti geldiğin de ya rab zatının suretine bürünerek gelsin o sevimli canlar canı Azrail adlı meleğin âmin.

CUM 02:03

-Esselamu aleyküm HOCAM.  Nasılsın, afiyettesin inşallah.

-Aleykümselam muhammed can. Elhamdülillah iyiyiz inşaallah. Sen nasılsın.                    Umarım daha iyisindir. Selam es selame.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

  1. Bülent Lale dedi ki:

    Allahümme amin ya ğaniyyul muciyzatül azizul Azam’ul ğaliybul Aliym. ..

  2. Can hocama dedi ki:

    Elhamdulillah Rabbena lekel hamd