Küçük bir genç kızdım. (Gül’e MEKTUPLAR 1)

15.09.2018
154
Küçük bir genç kızdım. (Gül’e MEKTUPLAR 1)

Küçük bir genç kızdım.

Bu mektuplara güzel yazı kaygısı niyet olarak bile bulaşmamıştır. Karşılıklı samimi ifadelerden ibarettir. Sonradan imla düzeltme çabasından başka bir cümleye bile müdahale edilmedi. Kitap haline getirmek istersek o vakit bir editörün yardımına ihtiyaç duyarız belki. İşte bir nadide çiçek kızımızın daha kirletilme öyküsü ve çıkış için çırpınışlarımız.

Selam ve selam

Tanışma

Yazılarınız iyi geliyor. En son yazımda anlattım hikâyemizi. Yorumlarınızı bekliyorum. Ne düşünüyorsunuz merak ediyorum. İster yazının altına yazın, ister mesaj olarak gönderin. Bir büyüğüm olarak yol göstermenizi istiyorum.

Gül’ün bir sitede yayınladığı, değerlendirmemi istediği yazısı… Kendini anlatıyor. Gerçek yani. Maalesef gerçek.

-Küçük bir genç kızdım. Üniversitenin birinci sınıfında. Geleceğe dair umutları olan, saf, masum, tertemiz bir genç kız.

Sonraları masumiyetimin cezasını çektim. Bu saflığım yüzünden, tenimde dolaşan hoyrat ellere dur diyemedim. Birincisinde yaptım, ikincisinde yaptım bu hatayı. Sonra vicdan azabım üstün geldi bıraktım hovardalığı.

Derken biri çıktı karşıma. Gözleri cenneti vaat ediyordu. Ben de yorulmuştum hayatın vefasızlığından. Dinlendirmek istiyordum kendimi, bir ömür onun kollarında. Tertemiz mutlu bir yuvaydı benim özlemim. Tabi onun ki de. Bu şekilde başlayan ilişkimiz, Allah’ın huzurunda verilen sözlerle perçinlenmişti. Artık helalimdi, helaliydim.(kendimce)

Ondan önceki erkeklerin hoyrat, kaba, sevgisiz yaklaşımları yoktu onda. Her şey tam benim istediğim gibi, sırasına uygun olarak yaşandı. Sevgi, aşk, tutku, cinsellik. En huzurlu uykumu onun kollarında uyudum. Onun karısı, kızı, anası, sevgilisi oldum. O da yeri geldi baba şefkati gösterdi bana, yeri geldi sevgili tutkusu, yeri geldi koca kıskançlığı.

Hayallerimiz de vardı tabi. Okul bitince resmen evlenecek, tatillerde onun memleketine gidecektik. Erkek ismi düşünmedik ama kızlarımızın ismi hazırdı. Elif, Sude ve Medinesu. Yani umudumuz vardı geleceğe dair.  Gitgide yıprandık sonra. İkimizin de zaafları vardı, birbirimize layık olamadık. Bu yüzden sürekli ayrıldık barıştık. Hastalıklı bir sevgiydi bizimki, kangren olmuş bir ilişkiydi. Her şeye rağmen kopmayı başaramadık.

En sonunda pes eden ben oldum. Bıkmıştım her şeyden, sanki nefes alamıyordum. Bilmiyordum onun bu tavırlarının beni çılgınlar gibi sevmesinden kaynaklığını. Gerçi bilsem de uzun süre yine devam edemezdim. Bir süre sonra yeniden tökezlerdim.

Bir gün dayanamadım. Baktım olmuyor, kirli mazimi döktüm, ona. Benden nefret etsin de gitsin, dedim. Evet kaldıramadı. O anda beni boşadı, ama nefret de etmedi, benden. O kadar büyüktü sevgisi. Alnımdan öperek uğurladı, beni. O an, kendimi gerdek gecesinde, teni ilk defa bir erkeğin tenine değen, taze bir gelin gibi hissettim, öyle ürperdim. Ama artık her şey için çok geçti.

Ben aşkı yalnız sana

Yakıştığı için sevdim

Bana da yaşattığın için

sevgilim

Çok teşekkür ederim.

 

Tarih:18 Aralık 2008 Perşembe 15:44:53

-Selam en selame Gül hanımkızım. Yazınızı okudum. Altına yazdığım yorumu gönderiyorum. Seninle karşılıklı yazışmak, nasıl kendini huzura kavuşturacağını anlatmak, sana mahsus dualar vermek isterim. Zararın neresinden dönülürse kardır. Kurtuluş mutlaka vardır.Bana kendini tanıtırsan, yaşın, tahsil durumun, kişiliğin hakkında biraz bilgi verirsen memnun olurum. Tabii istersen, yardım etmeye çalışırım.

Sevgilerimi gönderiyorum. Esra’ya mektuplarından dolayı hakkımda biraz bilgi sahibi olduğunu zannediyorum.

Yorum;

Bu kaçıncı hikâye benzer, dinlediğim. Acılarını, yaşayanlarla birlikte yaşadığım. Üniversitenin ilk yılıydı diye başlıyor, hemen hepsi. Sevilmek istiyordum. Saftım, tertemizdim, diye devam ediyor. Kimi ilişkiler bir kişiyle hüsranla sonuçlanıyor, kiminde belki ilkinin kırgınlığı, belki yeni bir liman arayışı, belki de cinselliğe müptela olarak ihtiyaç gidermeye yönelik, ama çoklaşıyor, çetrefilleşiyor; kadın ruhunu yaralayacak pespayeliğe dönüşüyor.

Sonuç hüsran. Vicdan azabı, yıpranma, ruhsal kirlilikten kaynaklanan hastalanmalar, kendinden iğrenmelere varıyor. Üniversitede okuyor olmanın verdiği bilgi, devletin ve toplumun  koruması ve aileden geçinmenin desteğiyle ayakta kalınıyor görünse de artık sınırları yıkmanın, bireysel hürriyet arayışının kızlarımızı ruhsal çöküntülere uğramış kişiliklere dönüştüğü, bir daha asla yerine gelmeyecek kayıplara sebep olduğu, insanı insan gibi hissedeceği namus, dürüstlük, samimiyet, ar duygusu, rabbiyle barışıklık ve gönül huzuru gibi nimetler yok olup gidiyor.

Bu hikâyede olduğu gibi dini nikâh ile helal ilişkiye girişildiği sanılsa bile, hukuk önünde, cemiyetin şahitliğinden uzak nikâhlar, gerçek huzuru getirmiyor. Sonunda, geçmişi bu tür hataları yapan kişileri bir türlü rahat bırakmıyor.

Bu ilişkide iki yıl, bir başkasında birkaç yıl veya daha fazla sürdürülmeye gayret edilse de sonuç ayrılık… Kadın için kullanılıp atılma duygusunu beraber taşıdığı, sahipsizlik, başarısızlık duygusu, ne olacağım kaygısı, genç yaşta bir nesli enkaz halinde ortada bırakıyor. Kesinlikle tedaviye muhtaç hasta bir birey olarak savrulmaya başlıyor. Birçoğu ailesini de yıprattığından geri dönememe, yeniden aynı sıcaklığı, anne rahmeti baba şefkatini bulamama riskiyle, umutsuz, mutsuz, bilinmez yolların garip yolcuları durumuna düşüyorlar.

Bu durumlarda kesinlikle Allah inancına, tövbe etmeye, bilinçli dualarla geçmişlerindeki günahlarının cezasını affettirmeye ihtiyaçları vardır. Ancak kime, nasıl ulaşacaklarını bilmediklerinden, psikolojik destek, psikiyatrik tedavilere yönlendirilmekte olsalar da asla normale dönemiyor, hastalıklı ruh hallerinden kurtulamıyorlar.

Şu üniversitenin ilk yılından nefret ediyorum. Kızlarımızın çürütüldüğü, pisliğe bulaştırıldığı yıl olduğundan. Anneler babalar, devletin sorumlu kişi ve kuruluşları imdat desem duyulmaz, duyulsa algılanmaz, algılansa harekete geçilmez, harekete geçilse zaman alır…Her yıl binlerce kurban vermemize kim, nasıl engel olacak bilmiyorum. Canım yanıyor. Ulusumun geleceğini var edecek anneler hasta ruhlu. Müstakbel babalar genç yaşta hem zani ve hem biraz da cani…

Sevgili kızım, lütfen Esra’ya mektupları ve Safiye yazı dizisini takip et. Ettir. Aramıza katıl, küçük bir savaş açalım, belki büyür tüm ülkeyi sarar, birilerinin geleceğini etkileriz. Milletimize ve Rabbin rızasına hizmet etmiş oluruz. Selam ve saygılarımı kabul et. Sağ ve sağlıklı kal

Not: Devam edecek… Keşke etmese dedirten bir gelişme temposuyla devam edecek.

Tarih:18 Aralık 2008 Perşembe 11:19:45

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.