Kendi Yerimi Merak Ettim *Hocam selam es selame. Dun aksam yasadığım keşfin bu akşamda aynısını yaşayınca teyit oldu benim için...
Kimi kalp her şeyi bilmek için delil ister
Kimi kalp her şeyi bilmek için delil ister
Ama mutmain olamaz, hep daha fazlasını ister
*Selam es selame.
Sevgili hocam. Uyudum uyuyacağım derken emir geldi.
Kalktım duşa girmem, gusül etmem, temiz çamaşır giymem emir olundu.
Aynen uyguladım.
Akabinde zikir çekmeye başladım.
Dümdüz bir yerde buldum kendimi.
Sağdan sola ufuk çizgisi kadar olan bölgede bembeyaz bir perde var. Yerden göklere kadar yüksekti. Perdenin üzeri her yerinde “La ilahe illallah” yazıyordu. İlerledim ve bir seccade gördüm. Yeşil renk, desensiz, düz yeşil.
Üzerine oturdum. Birden nur patlaması oldu ve her yer aydınlandı. Anladım ki huzurdayım, hemen secdeye kapandım.
Ben: -“rabbim ben artık yoruldum. Şüphe ile bakılmaktan, yanlışları düzeltme isteğimden ötürü yoruldum. Değiştiremiyorum, başaramıyorum.” dedim ağlamaya başladım. O kadar ağladım ki…
Rabbimiz bir müddet seslenmedi. Ağlamaya devam ettim.
Rabbimiz: -“ayağa kalk ve ağlama” buyurdular. O an o kadar hızlı ayağa kalktım ki bu iradem dışıydı. Perdenin altından toplu iğne arkası kadar bir nur çıktı. Süzüldü ve sağ göz pınarımdan içeri girdi. İçimde bir şeyler yapılıyordu. O küçük nur ağzımdan tenis topu büyüklüğünde olarak çıktı ve kayboldu. Akabinde ben ferahlamaya kavuştum.
Rabbimiz: –“neden üzülüyorsun? Ben defalarca sana herkesi kurtaramazsın demedim mi? Anlamayanların anlamamasını ben istiyorsam ne olacak? Onların gizlediklerini boyunlarına astıysam bunu kim değiştirebilir?”
Ben: -“emir ve hüküm sizdendir ya rabbi! Lakin ben yoruldum. Bana dirayet verin veya beni görevden alın”
Rabbimiz: –“Sana bu görevi kim verdi? Sana dirayeti kim verdi? Sana cesareti kim verdi? Sana ilimi kim verdi? Sana doğruları kim verdi? Sana hafızayı kim verdi?,”
Ben: -“siz verdiniz ya rabbi elhamdülillah”
,Rabbim: –” O hafızdakilerin bir kelimesini unutmuyorsun duyduklarının ve gösterdiklerimin ama yine de nefsimdendir diyor, korkuyorsun”
Ben: -“korkuyorum ya rabbi. Güvende hissedemiyorum kendimi. Bugün ak olan yarın kara oluyor. İnsanların gözünden düşmek o kadar kolay ki. Size sığınırım”
Rabbim: –“Sen beni biliyor musun? Ben seni biliyor muyum?”
Ben: -“Evet ya rabbi! Siz beni biliyorsunuz ve bende sizi biliyorum. Siz alemlerin rabbisiniz. Bir tek olan Allah’sınız, şanınız yücedir. Ama ben sizi bu kadar bilebilirim. Birde bana öğrettikleriniz kadar. Ancak siz benim her zerremi yaratan, şekil veren, beni yaşatansınız. Siz beni en iyi bilensiniz”
Rabbimiz: –“O gün ses kayıtlarını göndermene ben izin vermedim. Saliha’ya ben emir buyurdum. Ve kimse dinleyemedi. Kimseye birşey ispatlamak zorunda değilsin. Sen benim sana gösterdiklerimi benim izin verdiğim ölçüde anlatmakla mükellefsin. Ben dilersem seni oradan alır daha hayırlı bir zümreye hicret ettiririm. Buna kim engel olabilir? Bunu sana içindekini gösterdiğimde anlamalıydın”
Ben: -“hiç kimse engel olamaz ya rabbi. Bağışlayın anlayamadım, yapamadım. Affedin”
*(….)
*(….)
*(….)
Yukardaki noktalı kısım gizli kalmalıymış hocam, açıklayamam.
Rabbim: –“Bana şu esmalarla dua et ….*,…..*,….* Bu üç esmayı dünyada bilen ademoğlu sayısı azdır.”
Ben:-“Şükran ya rabbi! Hamd olsun sana, şükürler olsun rabbim.”
Rabbimiz: –“Sadece sana gösterdiklerimi yazacak, başka bir kelime etmeyeceksin. Dileyen dersini alır, dileyen almaz. İzin verdiğime dua edebiliyorsun zaten. Vermediğime ağzını bile açamazsın”
Ben: -“evet ya rabbi. emredersiniz. Emrinizi hemen uygulayacağım”
Rabbimiz: –“dilersem hükmünü bildiririm. O zaman ne diyecekler?”
Ben:-“bilmiyorum ya rabbi!.”
Rabbimiz: –“Ben kimsenin bilmediklerini bilirim. Kalplerde gizlenenleri de bilirim. Kalpleri gösteriyorum ki sana öğren diye.”
Ben:-“ya rabbi ona da dayanamıyorum. Kaldırmıyor bedenim. Taşıyamıyorum. Oradaki hastalıklar bana tasallut ediyor sanki”
Rabbimiz: –“Hayır etmez, edemez. Sıkıntısı gelir sana sadece. Ben yanında her daim bulunan ……. Yanına boşuna mı verdim, sanıyorsun? O her daim sana dua halindedir”
Ben: -“Şükran ya rabbi. Elhamdülillah. Hamd olsun size ya rabbi. Beni bırakmadınız hiç. Hamd olsun” Diyerek secdeye kapandım. Yine ayağa kaldırıldım.
Rabbimiz: –“Bu akşam yazdıklarını neden sildin biliyorum. Tekrar yazmak istersen onu yaz. Ama o kişinin şehadet etmesine izin vermiyorum. Ola ki iftira olursa, o zaman şehadet edecek ve ben o zaman iftira edene cezasını bizzat vereceğim”
Ben: -“Bana bıraktıysanız bunu yazmak istemiyorum ya rabbi. Kimsenin şehadet etmesine gerek yok. Zaten her şey ortada değil mi”
Rabbim: -“kimi kalp delil ister her şeyi görmek için. Ama mutmain olamaz. Hep daha fazlasını ister. Gerçek savaşçı sayısını sana bildirdim.”
Ben: -“biliyorum ya rabbi. Arz ettim gerekli zata”
(….)
(….)
(….)
(….)
Rabbimiz: -“bundan böyle hükmüm sana şudur: benim gösterdiklerimi yaz, başka tek kelam etmeyeceksin. Sabırla sana bildirileni bekle. Ceza alacakların cezasını bekle. Onlar sanıyor ki kurtuldular. Onlar sanıyor ki ben onları erteledim. Hayır. Boyunlarına yaptıklarını astım, hükümleri gelecektir.”
Ben: -“en doğrusunu siz bilirsiniz ya rabbi”
Rabbimiz: –“İnnallâhe meallezînettekav vellezîne hum muhsinûn ( Muhakkak ki Allah, takva sahipleri ile beraberdir. Ve onlar, Muhsinlerdir.)”
Ben: -“Amenna ve saddakna ya rabbi”
Rabbimiz: -” Her yolunu açıyorum. Her şeyini kolaylaştırıyorum. Bunun sende farkındasın çevrendekiler de. Üzülme. Ama kendini de güvende hissetme”
Ben: -” Korkum bundandır ya rabbi. Korkum bundandır. Korkum bundandır. Azledin beni her şeyden bir tek ….. Kalsın. Ben yine Abdullah olayım, ben yine beşer olayım. Bana celale saptı desinler. Bana yanlış yolda desinler. Ama korkmuyorum ya rabbi”
Rabbimiz: –“Sen beni biliyor musun? Ben seni biliyor muyum?”
Ben: -“evet ya rabbi”
Rabbimiz: –“azil yok. Bir daha istemeni de yasaklıyorum. Emrim bunun üzerinedir.”
Ben: -“Emredersiniz ya rabbi”
Sonra bana bilmediğim ayetleri üzerime okudular. İki varlık geldi safi nurdan. Ellerimden tutup beni oturttular. Güzelce abdest aldırdılar. Safi nurlar, sürekli Teşrik tekbiri çekiyordu. Bende onlara katıldım.
Ve keşif sonlandı.
*Sevgili hocam yazıp ta sildiğim delilli şahitli konuyu paylaşmamayı tercih ediyorum. Keza bir hükmün apaçık ispatıydı. (….)’lı olan yerleri sadece benim bilmemi istedi. Ve bu keşfi bana resmen ezberletti. Bin kere de yazsam tek harf hatası bile yapamam… Selam es selame.
–Selam es selame Aziz kardeşim İlhancan. Maşaallah barikallah keşiflerine; hamd ve şükürler olsun bu keşifleri sana yaşatan ve yayınlanmasına izin veren rabbimize…Biz kullarını ilkokul seviyesinde anlatımlarla eğitişinden anlamalıyız ki verilen mesajları bulanık zihinlerimizde eğip büktüğümüz, şek ve şüpheye düştüğümüz oluyor. Vesveselere yenik düşüyor bir türlü beklenen ilerlemeyi sağlayamıyoruz. Belki yüklendiğimiz misyonun değerini, kadrini, önemini, ciddiyetini, zamanlamasını yeterince idrak etmiyoruz.
Zaman deccaliyetin zirve yaptığı bir vakit aralığında biliyorsunuz. Bu nedenle donanımlı olmak için bir yandan dünyevi görevlerinizi olması gerektiği gibi temiz ve helalinden yaparken, diğer yandan dünyevi ve uhrevi bilgilerle kendimizi geleceğe hazırlamalıyız.
Arapça aslından birkaç sayfa kuran okumak zikirdir, dua niteliğindedir. Anlamını anlamasanız da meleki alem o zikiri (olması gerektiği gibi) harfiyen yerine getirir. Bir iki sayfa gündelik olarak meal okumak ise rabbimizin emir ve yasaklarını yeterince öğrenmemize, aklımızı ve gönlümüzü gündelik kirlenmelerden arındırmaya yeter.
Namaz zikir ve bu tür çabalarınızda gerçekten zaman darlığı nedeniyle bir şeyler yetişmeyecek olursa sünnetlerden kısıtlama yaparak farzları tercih edebilir, tümden o vakti kaçırmanın önünü alabilirsiniz.. Bunun kararını kalbiniz size inşaallah apaçık bildirir. Zikir emirdir, farzdır. Zora gelindiğinde tercih edilir. Yukarıdaki ve daha önceki keşifleri lütfen ders çalışır gibi yeniden yeniden okuyup tefekkür edelim, algıda kusur işlemeyelim. Allah yar ve yardımcımız olsun. Vesselam
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR
cemâl sükût ediyor kısmını açarmısınz biraz hocam, sitenize yeni denk geldim.