Zamanda yolculuk yapmışsınız (Kamer Hanım’a Mektuplar 17)

26.07.2021
644
Zamanda yolculuk yapmışsınız (Kamer Hanım’a Mektuplar 17)

Zamanda yolculuk yapmışsınız

HAB: Selam es selame.

K: Ve aleyküm selam abi.

HAB: Bu yazdıklarınızı da dikkatlice okudum. Allah’ın izniyle bir şeyler çıkarmaya, sizi ve maceranızı tanıdığım kadarı ile yorumlamaya ve sonuç çıkarmaya çalıştım. Rüyalarınız da hayatınız kadar ilginç, karışık, akla kara kadar tezatlı yanları olan, ama mutlaka Allah için verilen mücadelenin izlerini taşıyan rumuzlarla dolu.

Hem bölüm bölüm, hem rüyaları bütün olarak yorumlamak icap ediyor. Gerçekten emek vererek size dönmek istiyorum. O yüzden misafirimin olduğu, hem de yorgun olduğum bugün bunu yapmak istemiyorum. Daha sakin ve abdestli olduğum özel bir gün yapmaya çalışacağım.

K: Allah razı olsun abi. Sizin için nasıl uygunsa. Hayırlı akşamlar olsun inşaallah. Selamlar.

HAB: Şu kadarını yazmalıyım. Mücadeleden zaferle çıkmak üzeresin inşaallah. Evet, bence geçmişteki karışık ve celâli çok samimi çekilmiş zikirlerin sonunda ulaştığın menzillerin problemleri bunlar. Bir okyanusta rehbersiz dolaşmaya çıkan yalnız küçük bir balığın başına gelenler olarak düşünebilirsin. Her balığın birçok düşmanı var değil mi? Sadeliğin, ihlâsın seni korumuş… Yoksa çoktan bir büyük balığa yem olabilirdin. İyi niyet budur işte. Gerçekten âlemin koruyucu meleklerinin varlığına delil say, şeytanları varsa melekleri de var. Sonuç; bana göre zafere ulaşmak üzeresin… Çocuklarından da çok yardım alıyorsun ve almaya devam edeceksin. Onların senin için duaları çok etkili.

Daha fazlasını ileride yazmaya çalışacağım. Üzgünüm, misafirlerin yanına dönmem lazım. Selam es selame

K: Hayırlı sabahlar çok sevgili abim. Teheccüd kıldıktan sonra, sabah namazına kadar ve namazdan sonra, zikirlerimi çekerken Kur’an-ı Kerim dinliyorum. Gönlümde hoşluk oluyor sanki. Göğsüm kaynamaya başlıyor ve ardından başımın içi. Aynı kaynama uyurken de oluyor, uyumak üzereyken ya da uyanmak üzereyken bana ya bir şey söylüyorlar ya da kitaptan bir şey okuyorlar, bildiğiniz üzere genelde hatırlayamıyorum. Bu sabahta aynı kaynamalar oldu, Arapçasını anlamadığım halde ağlıyorum. Sanırım sözleri ben anlamasam da kalbim anlıyor.
Ve S.’nın yüzü geldi gözümün önüne, kendi sesiyle şöyle dedi “Sen öfkeni kaybettiğinde yalnızız. Bana küsmüş gibi gözük”. Hemen yanı başımdaki kâğıda yazdım unutmayayım diye, tekrar kapadım gözlerimi. Ama başım nasıl kaynıyor sanki infilak edecek. Cızır cızır elektrik sinyalleri dolaşıyor içinde. O an değişik zikirleri çekmek geldi aklıma. Salâvat çekerken sanki başımın çevresinde bir çember var ve basınçla sıkıyor. “Ya Latiyfün ya Latif bi lütfikel…” çekerken sağ tarafında aşırı yoğunluk var ve başka esmaları da Kelime-i Tevhid de söyledim, her birini 20-30 kere gibi. Her birinde farklı bir vibrasyon oluyor. Son ne çekiyordum şu an hatırlamıyorum ama uzun bir cümle söylendi. Sesi tanımıyorum, ne kadın sesi, ne erkek sesi. Cümlenin baş tarafını biraz unuttum zaten. Titreşimlerin yoğunluğundan tam duyamamıştım ama sonunu yakaladım “cinlere, bana anlamaya çalış dedi” tam olarak böyleydi sonu ve o an gördüğüm görüntüde birisi, kim olduğunu bilemem çünkü sadece edep yeri çok flu, kadın ya da erkek denemez. Aynı anda hem büyük hem de küçük abdestini yapıyor, ama bu görüntü çok net flu falan değil. Bu ses ve görüntüler dışarıda değil, kafamın içinde oluşuyor. Biraz daha beklesem belki başka şeyler de söylenecek ama malum evin işi gücü de hanımlara bakıyor. Selam ve dua ile.

HAB: Devam ediniz. Sizinle yaşadıklarımız, korunmaya çalışmalarımız ve inşaallah sizi ileride ulaştıracağımız makamları da içine alan maceramız ileride bir kitap veya araştırma konusu olabilir. Senin benim ismimiz geçmese de olur. Ama olaylar, alınan mesafeler. Bu yolun tehlikeleri ve sonunda varılan mertebe ve makamlar günümüz Türkçesi ile anlatılırsa birçok insana örnek olabildiği gibi, inançlarını tazeleyerek namaza başlamalarına, doğru zikir yapmalarına sebep olabilir. Bunun ne anlama geldiğini ise sen benden daha iyi takdir edersin. Yeniden görüşmek üzere, cevaplanacak birikmiş yazılar nedeniyle kısa kesiyorum. Selam es selame.

K: Ve aleyküm selam abim. Çok şükür iyi haberlerinizi aldık. Sizi burada göremeyince benim yüreğim daralıyor, hasta oldunuz sanıyorum. Basit bir grip bile bir hafta yatırır en az. Ben ve birçok kardeşim bir sözünüzü bekliyoruz. Sanki pusulasız kalmış hissediyorum kendimi. Dün akşam dua ettim yatarken, şimdi siz bana kızacaksınız belki de ama “kışın abim hasta olmasın, hizmeti aksamasın, ben olayım yerine” diye. Hiç görmediğim birini bu kadar sevebileceğimi hiç tahmin etmezdim.

Söylediğiniz gibi hiç korku hissetmiyorum o ses ve görüntülerde. Bilakis içime ferahlık veriyor. Bazen çirkin ve ürkütücü yüzler gördüğümde hemen açıyorum gözümü ve bağlantı kopuyor o zaman. O çirkin şeylerin ne olduğu malum zaten. Çalışmalarınıza çok sevindim. Çok iyi düşünülmüş. Bizim adımız geçse ne olur, geçmese ne olur? Hatta geçmese daha iyi olur. Önemli olan başkaları için de vesile olabilmesi inşaallah. İnşaallah.
Size gelen yazışmalar ve sizin cevaplarınız gerçekten ders niteliğinde. Allah hizmetlerinizi arttırsın. Sizin uygun olduğunuz zamanda önceki yazışmamız için daha detaylı yorumlarınızı bekliyorum inşaallah sabırsızlıkla. Bu arada, yazdıklarınız beni mutlu etmekle birlikte, abi ben daha hâlâ beyaz kâğıdı alamadım. Hâlâ “Ya Latiyfun ya Latiyf…” çekmeye devam ediyorum. Selam es selame.

K: Hayırlı sabahlar abi. Söylenenlerin arasından birçoğunu kaçırsam da şu ikisini not alabildim:

“Yerine Abdülkadir gelecek, Abdülkadir gelecek” bu cümlenin önünde ya da ardında bir şey yoktu. Bu kadardı ve söylenirken hiç bir şey görmedim. Sadece ses…

“Oralara da gidebilirsin”: Bu sözün önünde bir iki kelime daha vardı ama duyamıyorum ya da tam anlayamıyorum. Sizin dediğiniz gibi çok çınlama oluyor ve tam uykuya geçerken söylendi, kaçırdım bir kısmını. Bu söylenirken 60 cm. kadar yükselti, sanki küçük bir tepecik vardı kapalı bir mekânın içinde ve üzerinde kapalı bir defter vardı. Saman rengi.

Abi bir de o akşam bunları duymadan önce bir şey oldu. Ben uzun zamandan beri görüntüler alıyorum. Bazen hareketli oluyor film gibi. Kendi aralarında konuşan insanlar falan. Hatta konuştuklarını bile duyuyorum. Bazen de fotoğraf gibi tek kare görüntüler. Ama bu son gördüğüm kesinlikle farklıydı. “Fark neydi?” derseniz, bilmiyorum. Sanki karşıdan bakıyor gibi değil de, bizzat oradaymışım, o mekânın içindeymişim gibiydi ve hiç olmadığı kadar netti. 3 boyutluydu bu kez görüntü.

Gördüğüm şuydu: Önce hafif sisliydi ve çok çabuk netleşti. Kapalı bir yer. Oda mı, depo gibi bir yer mi, bilemiyorum. İçerisi loş. Gölgede kalan bir yer sanki. Dışarıdan camlardan vuran ışık huzmelerini görebiliyorum odanın içinde. Böyle eski zamandan kalma bir yer gibi. İçeride bir sürü mezar taşı var. Hepsi de o Osmanlı dönemlerindeki gibi. Eski yazılar ve süslemeler var üzerlerinde. Büyük mezar taşları. Öyle sağda, solda biri birlerinin üzerlerinde, sanki oraya toparlanıp konulmuşlar gibiydi. Tozluydu o oda ve taşların üzerleri. Uzun süredir girilmemiş, belli. Ve odada biri geziniyor. Semazenlerinki gibi başlıklardan var başında. Kiremit rengi. Üzerinde siyah bir kıyafet. Hani semazenlerin başında bulunan kişiler giyer ya aynı ondan. Çok sakin bir şekilde taşların arasında dolaşıyor ve onları inceliyordu gözleriyle. Ve ilginç tarafı ben de hemen arkasındaydım da sanki O’nunla bir dolaştım taşların içinde. Ama hiç arkasına falan bakmadı. Yandan ve arkadan gördüm O’nu, önden yüzünü görmedim. 40-50 yaş aralığında biriydi, normal bir boyda. Öyle çok iri yarı birisi değildi ama nasıl bir heybet anlatamam. Duruşunda, yürüyüşündeki heybet sanki göreni yerine mıhlayacak gibi. Benim O’nu gördüğümü biliyordu. “Nerden biliyorsun?” derseniz, bildiğim bir şey ya da buna dair bir işaret yok. İçsel bir şey. Biliyordu O’nunla orda olduğumu. Sonrasında hemen görüntü ekran kapanır gibi kapandı. Ve başka görüntüler ve söylenen şeyler duydum bir süre sonra. Anlayabildiklerimi yukarıda yazdım zaten. Büyük bir kısmını kaçırdım ama yine. Selam ve dua ile.

Ben hâlâ sabırla önceki yazışmamızdaki konular için sizden gelecek cevabı bekliyorum 🙂 Hani bir şey ima ettiğim falan yok canım abim, sadece söyleyeyim dedim :)))

HAB: Olaylar öylesine gelişti ki maalesef size dönmek için zaman ve fırsat oluşmadı. Üç günlüğüne yine evden ayrılmak durumundayım… Sizinle konuşmak bize hem haz verdi, bir takım alanlarda bilgi edinmemizi sağladı, hem görev bildik… Lütfen pazar günü bir günaydın cümlesi göndererek hatırlatın. Biraz ayrılmak çok soru ve mesajlar birikmesine neden oluyor. Sizi unutturmasınlar. İnşaallah. Selam es selame.

K: Hayırlı sabahlar Ali Abi.

HAB: “Size gelen yazışmalar ve sizin cevaplarınız gerçekten ders niteliğinde. Allah hizmetlerinizi arttırsın. Sizin uygun olduğunuz zamanda önceki yazışmamız için daha detaylı yorumlarınızı bekliyorum inşaallah sabırsızlıkla. Bu arada, yazdıklarınız beni mutlu etmekle birlikte abi ben daha hâlâ beyaz kâğıdı alamadım. Hâlâ “Ya latiyfün ya latiyf…”
Sevgili K. Hanım; size yazmaya başladık, kapı zili çaldı… Misafir. Yeniden döneceğim. Selam es selame.

HAB: Berat almak, suçun mahiyeti ile doğru orantılı olduğundan, okumayı sürdürmelisiniz. Bazı arkadaşlarımız 21 günde alıyorlar… Çünkü mesela sadece annesini kırmış. Anne rahmeti çabuk affetmiş… Bazıları ise 41 günde alıyor… Örneğin başkalarının zorlaması ile büyük günahlardan zinaya karışmış. Ama isteyerek işlememiş. Kolay affediliyor. Ama siz ve bazı kardeşlerimiz celâl esmalarını uzun süreli olarak kesin hüküm oluşturacak kadar tecelli ettirmişsiniz. Ve o tecelliden yerler, gökler celâl ile dolarak sabi sübyan demeden o tecelliden etkilenmiş. Elbette sorumluluğa eşdeğer yakarmak lazım, hem o tecelli mahviyete gitmeli, hem ruhlar aleminde incinen canlarla helalleştirilmelisiniz..

“Abi bir de o akşam bunları duymadan önce bir şey oldu. Ben uzun zamandan beri görüntüler alıyorum. Bazen hareketli oluyor film gibi. Kendi aralarında konuşan insanlar falan. Hatta konuştuklarını bile duyuyorum. Bazen de fotoğraf gibi tek kare görüntüler. Ama bu son gördüğüm kesinlikle farklıydı. “Fark neydi?” derseniz, bilmiyorum. Sanki karşıdan bakıyor gibi değil de, bizzat oradaymışım, o mekânın içindeymişim gibiydi ve hiç olmadığı kadar netti. 3 boyutluydu bu kez görüntü. Gördüğüm şuydu: Önce hafif sisliydi ve çok çabuk netleşti. Kapalı bir yer. Oda mı, depo gibi bir yer mi, bilemiyorum. İçerisi loş. Gölgede kalan bir yer sanki. Dışarıdan camlardan vuran ışık hüzmelerini görebiliyorum odanın içinde. Böyle eski zamandan kalma bir yer gibi. İçeride bir sürü mezar taşı var. Hepsi de o Osmanlı dönemlerindeki gibi. Eski yazılar ve süslemeler var üzerlerinde. Büyük mezar taşları. Öyle sağda, solda biribirlerinin üzerlerinde, sanki oraya toparlanıp konulmuşlar gibiydi. Tozluydu o oda ve taşların üzerleri.. Uzun süredir girilmemiş, belli. Ve odada biri geziniyor. Semazenlerinki gibi başlıklardan var başında. Kiremit rengi. Ve siyah bir kıyafet. Hani semazenlerin başında bulunan kişiler giyer ya aynı ondan. Çok sakin bir şekilde taşların arasında dolaşıyor ve onları inceliyordu gözleriyle. Ve ilginç tarafı ben de hemen arkasındaydım da sanki O’nunla bir dolaştım taşların içinde. Ama hiç arkasına falan bakmadı. Yandan ve arkadan gördüm O’nu, önden yüzünü görmedim. 40-50 yaş aralığında biriydi. Normal bir boyda. Öyle çok iri yarı birisi değildi ama nasıl bir heybet anlatamam. Duruşunda, yürüyüşündeki heybet sanki göreni yerine mıhlayacak gibi. Benim O’nu gördüğümü biliyordu. “Nerden biliyorsun?” derseniz, bildiğim bir şey ya da buna dair bir işaret yok. İçsel bir şey. Biliyordu O’nunla orda olduğumu. Sonrasında hemen görüntü ekran kapanır gibi kapandı”:

Allah Tealâ, seni bazı şeyler için hazırlıyor… Zamanda ve mekânda tayy yapıyorsun. Yolculuk yani. Tarif ettiğin kişi ya Hz. Mevlana idi yahut mevlevî şeyhlerinden birisi. Zamanda geri gitmiş olabilirsin. Bunlardan korkmamalısın. Kontrolsüz yaptığın bu yolculukları belki de ileride iradene bağlı yapabileceksin. Hayatın kitap sayfaları gibi katmer katmer, boyut boyut olduğunu biliyorsunuz. Zikir ehli bu boyutların bazılarını teğet geçerken, bazılarında bekleme yapabilir. Hatta bazıları belli boyutlarda takılı kalır da, geri dönemez. Adları meczub olur. Çok acemi birisinin rehberliğinde zikir yapıp ebedî aklını yitirenler bile var, bilirsiniz. Sizi, yaptığınız tesbih cennet cemale ulaştıracaktır. Buna inanın ve devam edin. Selam ile.
Secdelerde “Subhane rabbiyel a’lâ” tespihinin ardından üç defa da Yunus (a.s.)’ın duasını okuyun. “Lâ ilahe illâ ente subhaneke innî küntü minezzalimin”…

O beratınızı alıncaya gördüğünüz nurların rengini ekseriyetle beyaz ve yeşilin tonlarına dönüştürünceye kadar bu şekilde namazlarınızı kılın… İnşaallah başaracağız… Selam es selame.

“Cızır cızır elektrik sinyalleri dolaşıyor içinde. O an değişik zikirleri çekmek geldi aklıma. Salavat çekerken sanki başımın çevresinde bir çember var ve basınçla sıkıyor. “Ya latiyfün ya latif bi lütfikel…” çekerken sağ tarafında aşırı yoğunluk var ve başka esmaları da Kelime-i Tevhid de söyledim, her birini 20-30 kere gibi. Her birinde farklı bir vibrasyon oluyor. Son ne çekiyordum şu an hatırlamıyorum ama uzun bir cümle söylendi. Sesi tanımıyorum. Ne kadın sesi, ne erkek sesi. Cümlenin baş tarafını biraz unuttum zaten. Titreşimlerin yoğunluğundan tam duyamamıştım ama sonunu yakaladım “cinlere, bana anlamaya çalış dedi” tam olarak böyleydi sonu ve o an gördüğüm görüntüde birisi, kim olduğunu bilemem çünkü sadece edep yeri çok flu, kadın ya da erkek denemez. Aynı anda hem büyük hem de küçük abdestini yapıyor, ama bu görüntü çok net flu falan değil. Bu ses ve görüntüler dışarıda değil, kafamın içinde oluşuyor. Biraz daha beklesem belki başka şeyler de söylenecek ama malum evin işi gücü de hanımlara bakıyor”:

Burada yazdıklarınız da seyrü seferinizde boyut değiştirirken oluşan parazitler… Ve o âlemlere dair izlenimler. Rabbimize sığının ve gösterilenleri hafızanıza ve mümkünse defterlere yazın. Zaman zaman okuyarak olup biteni yeniden, yeniden değerlendirin. Size sizin taşıyabileceğiniz yükler yüklenmektedir. Korkmayın. Ve bilincinizi sürekli tazeleyin. Yeni keşiflere düzenli şekilde açık tutun kendiniz. “Bakalım Mevlâ bugün bizim için hangi keşifleri hazır etmiş?” deyin ve izlemeye, gözlemeye devam edin. Sizin yerinizde olmak isteyen milyonlarca zakir var. Selam es selame.

Yayınlanma tarihi: 28 Tem 2020, 09:27

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

  1. Pelin dedi ki:

    Selamın aleykum hocam.bugün ilk defa sayfanıza girdim okuyup anlamaya çalışıyorum an sayfa biraz karışık geldi bana nerden başlanıyor pek anlamadım.hocam ben uveys zikri yapiyorum.tevbe ediyor salavat getiriyor 11 ihlas 1 fatiha okuyup okuduğum sure ve salavatlari peygamberlerimize meleklere hızır â.s ve kendi dilediklerime hediye ediyorum arkasından la ilahe illallah zikri cekiyorum bunu 2 aydır sabah aksam yapıyorum.siz bir zikrin 40 günden fazla yapılmaması gerektiği söylüyorsunuz sanırım.bu yaptigimda yanlışlık varmıdır? Ne gibi sonuçlar doğurabilir? Zikirden beri hic bilmediğim namazı öğrenip 5 vakit kılmaya başladım.hergun kuran okumaya gayret ediyorum.bu zikir beni Allah â yaklaştırdı.daha dinime bağlı hale geldim.ve değişik rüyalar görüyorum ama rüyalarımı yorumlayamiyorum ruyalarimi yazsam yorumlarmışsınız ve nereye yazmalıyım sizinle nasıl iletişim kurmalıyım tesekkur ederim.

    1. Hacı Ali BAYRAM dedi ki:

      Şu anda rehberiniz kim ise rüyalarınız ona bildirmelisiniz..
      ZİKRE İLK ADIM YAZIMIZI OKURSANIZ GENİŞ BİLGİ EDENEBİLİRSİNİZ.biz sadece bizden zikir alanların rüyalarını yorumlamaya çalışarak gelişmelerini izliyoruz..allah yar ve yardımcınız olsun..allah’a giden yol sayısızdır.en doğrusu islamdır..bütün dinler allah’ın dinidir..ancak kuranda islamdan başka din kabul edilmeyecektir buyurur rabbimiz.çünkü diğerleri ile maksada erilemez..ömür biter yol bitmez.Allah zatını 72000 celal perdesi ile perdelemiştir ki gerçek (dostlar) arayanlar seçilmiş olsun..en kısa gidiş kuran ve sünnet yoludur.