Allah Sameddir, Ölümsüz Diridir

Allah Sameddir, Ölümsüz Diridir

-Selam es selame Azizem. Allah razı olsun, yazdıkların için. Teşekkür ederim. Bütün ihtimalleri düşüne düşüne, yaşanılanları kayda geçiriyorum. Yaşanılan keşiflerin hemen tamamını kelimesini bile değiştirmeden, kaybolmayacak sayfalarda depoluyorum… Öyle bir zamandayız ki her şey yazılıp çiziliyor, insanlığının önüne konuyor. Ortam inkâr edenlere de inananlara da ardına kadar açık… Bu çağdaş insanların imtihanı sanırım… Her kalbe hükmeden Allah dilediklerini dilediği şekilde inandırıyor yahut inkâr ettiriyor. Öyle bir teslimiyet ile secdeye varıyorum ki kendim, kendime şaşırıyorum.

             Hocamla tanıştığım ilk aylarda, Cebrail ile efendimiz arasında geçen bahse konu olayı anlatmış, eklemeler de yapmıştı. Yirmi üç yaşındaydım, dini konularda o dönemin yeni mezun öğretmenleri kadar kulaktan dolma bilgilerin dışında ümmi idim. O yaşa kadar neredeyse okumadığım klasik, şöhretli eser kalmamış gibiydi. Şahsi kitaplığım beş yüz kitaba yakındı. Kuranı kerimin mealini defalarca okumuştum, 18 -20 yaşları arasında, tefekkür ede ede sayısını unuttum okuduğum hatimlerin. Semiha Ayverdi rahmetlinin kitaplarından ehlibeyt hikayeleriyle tanışmıştım. Şimdiki gibi dini eser bulup okumak imkansızdı. Roman kisvesi ile yazılmıştı. Hz muhammedin torunları adlı eserini peş peşe okumuştum bilmem kaç kere. Yıl 1967 … Hatay’ın küçük bir köyündeyim. Tv yoktu, radyom bile yoktu. anadili Arapça olan ve alevi inançlara mensup bir köydeydim. Arkadaşım da yoktu. Türkçe bilen çocuklar olmasa konuşacak in cin yoktu. Tek çıkar yolum kitaplarla arkadaşlık etmekti. Okuduğum bu efendimizin hayatına dokunan Hz muhammedin torunları kitabı gözyaşlarımla öylesine ıslanıp bozulmuştu ki kitaplığıma koyacak hali bile kalmamıştı da imha etmiştim. Yani manevi açlığım vardı. Beynimde sayısız fikirler sorular cirit oynuyordu. Sorularımın cevaplarını ikna edici olarak çalıştığım kasabadaki adı deli is maile çıkmış rahmetli hocamdan soru sormadan alıyordum. Masasına oturmam yetiyordu. Ağzımı açmadan soru sormadan dinliyordum. Kalbe gelen her soru mutlaka en ikna edici şekilde hocam tarafından ortalığa edilmiş laflar olarak veriliyordu. Bu cümleden olarak ”Allah âdemi kendi suretinde yarattı” Allah kuluna rüiyet yani görünmek istediğinde nur içinde nur olarak kişiye kendi suretinde görünür buyurmuştu. Hocasının yaşadığı nuru tevhitti ve yaşadığını anlatmıştı. Kalbim asla kirlenmeden dinledim, inandım. Çünkü akılcıydı. Benim de tek rehberim aklımdı. Beni aklen inandırması gerekiyordu. Efendimizin ben miraçta rabbimi genç bir delikanlı şeklinde gördüm, buyurduğunu söyledikten sonra hocasının ve zatının tevhitlerini anlatmıştı. Yıllar sonra yaşadıklarını yaşadım. Rahmetliye selam olsun çok büyük minnetin var, halen mana âleminde yardımları üzerimdedir. Halkın itikatlarına asla uygun olmayan çok sır bildirmiş, her birine hadisi şerif ve ayetlerden deliller getirmişti, emeği büyüktür üzerimizde. İlerleyen yıllarda daha derinlerini de hem özel kitapta okudum, hem hocamdan dinledim, hem de bilakis yaşadım.

           Allah teâlâ bütün esmâların ve her şeyin yaratıcısıdır. İhmal edilen bir esmaya dikkat çekmek isterim. Ez zahir esması. Allah teâlâ görünen benim diyor, görünmeyenlerle (elbaştın) birlikte. Hz Ali ks. Görmediğim Allah’a inanmam, diyor… Ayette ”Atan sen değildin, öldüren sen değildin ” buyuruluyor. Ayrıca tevhit akidesinde esmada, efalde, sıfatta ve zatta tevhit şartının varlığı hemen her ciddi kitapta açıklanıyor.

                Allah vardır, Allah’la birlikte başka şey yoktur, diyerek şehadet getiriyoruz… Her ne var ise Allah’ın bir sıfatıdır. Şeytanların veya iblisin kendine has bir kudreti, gücü, iradesi olamaz, olsa şirk olur, tevhit bozulur. Her varda var olan ancak bir ve tek olan Allah’tır. Her kul ancak kendisine verilen kadar Allah’ı anlar ve yaşar. İbadetler kişiyi geliştirmek içindir. Zikirler de akli ve ruhi gelişim içindir. Ancak popüler anlamda halkın din bilgisi çok eksik, hurafelerle doludur. Ayrıca islamı kirletmek amaçlı hadis ve ayetleri çarpıtmak için harcanan çabalar kadar hatta onun yüzde biri kadar bile çaba, öze dönmek için şimdilik harcanamıyor. Bütün iletişim kanalları deccalın ve kâfirin elinde, maalesef. Giderek umutlarımız arttı ki önümüzde yıllarda, uzak olmayan bir zamanda büyük gelişmelerle bu konu aydınlanacaktır.

Hani bazı konuşmacılar diyorlar ya,’’ indirilen din bu değil, bu halkın önüne konanlar uydurulan dindir’’. Uzak olmayan bir zamanda insanlığı her bakımdan yüksek sırlar ve gelişmeler bekliyor. Ameller niyetlere göredir, bilirsin. Görelim Mevla neyler neylerse güzel eyler, anlayışı ile seccademize sadık kalmaya devam ediyoruz inşaallah. İnsan aklı neye ermiş ki, bu çağı yeterince değerlendirsin. Tevekkül içinde imanımıza mukayyet ol diye yalvara yalvara yetmişimize merdiven dayadık. Daha öyle keşifler ve gelişmelere şahit olduk ki yayınlamanın şu hal ile bile vakti değildir. Sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Dilediğin kadarını al yazdıklarımızdan, olmaz dediklerini okuduğun satırlarda inkâr etmeden acaba diyerek geleceğe bırak, lütfen. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.

Selam es selame

 

Not; Bu kardeşimizle on yıldan ziyade zamandır görüşürüz.Yüzlerce belki bin mesajımız karşılıklı mektuplarımız var.. Azizeye mektuplar başlığı altında bazılarını da yayınladık. Ve keşiflerimizden yola çıkarak yazılarımızda şirk var buyuruyor, nazikçe…. İşiniz ne kadar zor farkına varın diye yayınladım.. Zülfikar olmak kelle koltukta mücahit olmaktır, ruhaniyyet ve cismaniyette. O nedenle asla ve asla yaşadıklarınızı kimseye anlatmayın, kimse ile din tartışmayın azizler ve azizeler. Allah yar ve yardımcımız olsun. Rehberiniz kalbiniz ve bildiğiniz kadar kuranı kerim olsun. Başkaları sizi etkilemesin, yaralamasın, yolunuza engeller koymasın. karar kendinizin olsun. Her nefis kendinden sorumludur. İnsan deli olmadan veli olmaz demiş atalarımız değil mi.