O Yaşadığın Keşifti, Öbür Aleme Açılan Kapıydı

Selam es selame can hocam. Nasılsınız?

Rabbim size iyilikler güzellikler ve bereketli uzun bir ömür versin. Versin ki bana ve benim gibi günahlarla kalbini, aklını, ruhunu yoran zavallılara yol gösterip ışık olasınız.

Hocam ben zikrimi Yusuf’umu uyuturken şarkı misali ritim tutarak sesli söylüyorum. Çok hoşuna gidiyor ve bir müddet sonra o uyumuyor diye size şikayet ettiğim bebeğim uyuyor, biraz önce olduğu gibi. Ama şimdi acaba zikre saygısızlık oluyor mudur, bu ritmik söyleyişim diye düşündüm, rahatsız oldum. Siz ne dersiniz bu duruma izniniz olur mu acaba?

Selam es selame. Hocam size yazdıktan sonra çok tuhaf bir şey oldu. Keşke hemen yazsaydım size. Çünkü şu anda tam da ne olduğunu hatırlayamıyorum. daha doğrusu toparlayamıyorum olanları kafamda. Ama ne yazık ki uykuya yenildim, yazmadan uyudum. Size yazdıktan az sonra yattım; uyku desem değil, uyanıklık desem değil, bir tuhaf durumda biri bana Lut a.s zamanında meleklerin güzel yakışıklı melekler kılığına girme hadisesini anlattı. Evet, tam durum bu hocam. O olayı biri bana hikmetleriyle beraber anlattı. Yani nasıl desem bilemiyorum, anlatmaya kelime bulamıyorum. Biri bana bu kıssayı ders gibi anlattı. Ben de dinledim bir çırpıda ve uyandım. (aslında bir uyanma da değil çünkü uyku hali değildi. Tam ama işte neydi anlamadığım için kelime bulamıyorum, bilincim yer değiştirdi desem, ötelerden berilere…) durum sona erdiğinde anlatılanlar aklımdaydı. Uyumuşum, şu anda ise ayrıntıları hatırlayamıyorum. genel hatları aklımda kalmış. Çok şaşkınım neydi bu durum çözemedim. Ama iyi bir şey eminim, hissediyorum.

Ah keşke ayrıntıları da hatırlasam bir daha böyle bir şey olursa ne yapmalıyım hocam? Sizce neydi bu yaşadığım? Tuhaf bir mutluluk var içimde. Hocammm sizi seviyorum; hem de çok seviyorum. Her daim duacınızım. Beni unutmayın dualarınızda. Ellerinizden hasretle öperim.

Selam es selame Ayşe Hanım; Maşaallah bu değişim evrim değil, devrim barikallah.

Ne kadar sıkı sarıldın namazlarına ve zikirlerine ki birilerinin kırk yılda aşamadığı yolları kırk gün tamamlanmadan aşıyorsun, inşaallah.

İşte böyledir: Hikâyemizi baştan yayınlayasım geldi. Nasıl nereden başladınız ve kırk güne bile erişmeden nerelere geldiniz… Zor durumdaki insanlarımız okusun, umutla dolsun ve hemen abdestini alıp, her derdin devası rabbimizin divanına dursun, kurtulsun istedim.

Senin gibi cehennemden cennete bir çırpıda çıkanların hikâyeleri yüzünden neredeyse on beş saat çalışır oldum, biliyor musun?

Bize ilk yazdıklarında tıpkı senin gibi, pek çoğu bitmiş durumda, satır aralarından fışkıran imdat çığlıkları semaları sarsıyor, hemen bir çare yoksa bir aile dramı yaşanacak yahut bir hayatın sonu geldi gelecek diyor.

Birçok kardeşimizin cevaplarını erteleyerek onlara yöneliyoruz. Tıpkı sana koştuğumuz gibi.

‘’Zikre İlk Adım’’ yazımızı önererek işe başlıyoruz.

Rabbimizin ulu divanına ve şifa kaynağı Kuranın Nizamına davet ediyoruz. Kabullenenler, namaza ve verdiğimiz zikire başlayanlar, senin yaşadıklarının benzerini yaşamaya başlıyor, birçoğu kırk gün dolmadan nur görüyor, keşif yapıyor.

Nur görmenin ne anlama geldiğini de bilmiyorlar tabii.

Nur görmek; Allah dostları arasına katılmaktır. Süfliyata yani cinlere takılmadan melekûta geçmek, Meleklerin korumasına girmektir.

Nur görmek demek; bundan böyle ibadet etmenin gereklerini tam yaparak ulu divanın hakkını vererek ne dilerse kabul görecek demektir.

Nur görenin yanıbaşında melekler dua etmesini bekleyip duruyor demektir. ‘’Söyle, emret ne dilersen dile rabbinden, dileğin emirdir. Ol demektir. Emrin başımız üstüne, sen Allah’ın halifesisin biz de emirleri yerine getiren melekleriz demektir.

O nedenle, nur gördüm diyenlere usanmadan bıkmadan; ‘’aman kardeşim diline sahip ol, asla beddua okuma, olumsuz senaryolar yazma, istiğfardan geri kalma, salâvatı çok getir ki ümmeti Muhammed’e duadır. Çünkü ümmet resulullahın evlatları mesabesindedir. Ali muhammeddirler. Allah bile salâvat getirdiğini belirterek ayetle emretti, siz de salâvat getirin buyurdu ki emirdir. Yani farzdır,’’ diyoruz.

Birçok kişi islamın farzı beştir cümlesini kuruyor. Pek eksik, çok yanlış ve korkunç bir hatadır, yalandır.

‘’İslamın farzı elli dörttür.’’

Hatta daha fazladır da elli dört olarak kayıtlara geçilmiş.

Bu farzlardan birisi de salâvat getirmektir.

Bir diğeri söz verince sözünü tutmaktır.

Yalan söylememektir.

Beddua etmemektir. Vs.

Millet, tivıtır denilen cik cik cik okuyup yazarken, yine uzun olacak yazdıklarımız.

Okumak isteyenler, yazının uzunluğuna bakacaklar önce ve hemen diğer yazıya geçecekler, kısa kesiyorum.

O yaşadığın keşifti; öbür âleme açılan kapıydı. Artık Allah teala seni özel eğitmeye başladı demektir. O konuşan melekti diyeyim ya melek de Allah’ın nurudur, anla biiznillah.

Zaten bizim işimiz de Ledünni ilme kapı aralamaktır.

Ledünni demek; nefsinden, rabbinin sana doğrudan bilgi vermeye, eğitmeye başlaması demektir. İhtilaçlar, sadık rüyalar, bu yaşadığın türden yakaza keşifler, nurlardan haber almalar, meleklerin doğrudan görülmesi, atıftan sesler duymak vb şekillerle (vahiy-işaret dili)eğitilmektir.

Allah dostlarına ateşten (musa as. Da olduğu gibi) taştan, sudan, kuştan kurttan ve elbette aksakallı veya sabi çocuk görüntülerine bürünen meleklerle konuşur, haberleşir.

Seni kutluyorum ve allaha emanet ediyorum.

O seccadeyi âlemleri fethetmek için kullanmaya devam et. Selam es selame

Vay be…………..