Allah İsm-i celalin Zikri

07.05.2017
986
Allah İsm-i celalin Zikri

Allah İsm-i celalin Zikri

Allah İsm-i celalin Zikri

– Selamün Aleykum, nasılsınız Ali hocam

– Aleykum Selam evladım. Teşekkür ederim. Şükür halimize. Sen nasılsın? Çoktandır görüşemedik.

– Yoksunuz çok zaman Ali hocam… Yazılarınız takip ediyorum elimden geldiğince, dünkü yazı nefisti!

– Hangisi?

–  ’’Hiç kimse amelleriyle cennete gidemez, buyuran efendimizi rahmetle analım. Kader anlasak ta anlamasak ta hükmünü her zerrede icra eder. En büyük meleğin adı ”Cebr-ail’dir. ”ail” nurlu demektir… ”Cebr”–zorlamaktır. Cebrail nefisleri zorla da olsa Allah’ın kaderine ikna edendir. Akıl bir zorbadır. Zorladığı eşyanın tabiatı, yani Allah’ın değişmeyen kaderidir. Cebrail aklı temsil eden melektir. Ve insanı sürekli hakikati bulmaya, bilmeye zorlayandır. Vehim ’i temsil eden Azrail ise varlığı yokluğa mahkûm edendir ki Allah’ın mekriyle bunu yapar. Hükmü yerine getirmek için varlığı gerçekten kolayca koparır, zahirden batına taşır.’’

– Evet.

– Yeni açtım da tekrar

– Çok az kişiye hitap eden bir yazıdır.

– Ali hocam bunlar sır değil mi?

– Farkındalığınız için şükretmelisiniz!

– Eyvallah

– Elbette sırdır!

– Çoğu kimse fark etmiyor bile…

– Ama bu zamanın insanına bildirilmesinde bir sakınca yok. Zaten alan alıyor, almayan körüm kör inadına devam ediyor! Körler parmağınızı gözlerine değdirmedikçe, yakınlaşandan haberdar olmazlar! Öylelerinin gözüne dokunmak için acılar vardır. Zulüm gibi görülen birçok tecelli insanı gaflet uykusundan uyandırmak içindir!

CEBRAİL: Sonsuz Bilgi akışındaki geçit-SU-İLİM’dir.

AZRAİL: Değişim, Her an da yenilenen – ATEŞ – Hayal’dir.

MİKAİL: Zaman ve mekân boyutunun gereklerini oluşturan, TOPRAK-ARZU’dur.

İSRAFİL: Tekâmül, Birleştiren meleki etki, zaman ve mekân boyutunu aslına dönüştürücü (Sura üflenme) – HAVA – AŞK’dır.

Ali hocam bir ara yazmıştım, sizi dinlemek beni mutlu eder, müsaitseniz tabi?

– Dört melek insanın öz sıfatıdırlar. Düzenli bizimledirler…Ayrı mekânda aranması aklın oyunudur… Yaratan sırlarından dilediğini, daha doğrusu hazmedebileceğimiz kadarını bize sunar, gerisini özünde saklı tutar. Her nefise münhasır esmalarının (terkibinin) bileşkesi olan bir pencere açar ve oradan bütüne baktırır.

– DNA’nın dört kodu var (adenin, guanin sitozin, timin). Ali hocam; Âdem kıssasını anlayan olayı çözmüş müdür, kendi derununda?

– Bilgilerimiz de genlerimiz, retinalarımız kadar farklıdır. Her nefiste var olan o’dur. Özde benzerliklerimiz olmakla birlikte her birimiz her yönümüzle tek’ izdir. Aynı yumurta ikizi bile olsak tek/ lik söz konusudur. Küll ne sıfatları ile ne de zatı ile asla (kâmilen) kavranamaz (idrak edilemez). Kulun Hakk’ı idrakten yanı nasibi; ’’idraksizliği idraktir.’’ Efendimiz; ’ seni hakkiyle tespih edemedik, bağışla ’ buyurmuşlardır. Hiç kimse hiç bir konuyu hakkiyle çözemez. Çözülen her problem, yüzlerce yeni problemlere kapı aralar, yorgun düşeriz, ömrümüz biter pes ederiz. O şenlerini ebediyen sürdürür, kalan seyrimizi cennete erteleriz. Orası hakkında ise akla çok az nasip vardır, birkaç ırmak, birkaç köşk, birkaç huri ile sınırlıdır, verilen bilgi… O da nefsi özendirmek içindir… Has bilgi değildir, ahiretle ilgili verilenler, özendirmek üzere ipuçlarıdır.

– Ali Hocam; Âdem, Havva, Melek, Şeytan ve Yasak Ağaç… Şu anda da içinde bulunduğumuz durum.

– Değişen bir şey yok. Aynen Havva’lar ve Âdemler topraktan yaratılmaktadır ve yasak meyveler yenilip durmaktadır.

– Melek, Şeytan cennetten indiriliyoruz her an, her nefeste fark edemiyoruz!

– Ayrılıklar devam ediyor, cehennem çukurlarında yuvarlananlar, cennete ulaşanlar ve gelecekten umutla ibadet edenler ve isyandakiler. Her şey ilk başladığından daha karmaşık/ kaotik ama aynı minval üzere devam ediyor.

– Ali hocam bir yanımız temaşada bir yanımız sonsuzda ve her şeyin farkında. Burası bir izdüşümü…

– Fikirlerin gençliğinin sana sunduğu bir nimettir. Peki, zikirlerin nasıl?  İrade fikirde değildir, zikirdedir!

– Melamiliğe intisap ettim Ali hocam… Allah zikri 8-9 ay oldu.

– Hayırlara vesile olsun. Nur görüyor musun?

– Yok, Ali hocam

– Loş ortamlarda veya gözlerin kapalı halde, renkler dünyasına dalmıyor musun?

‘’ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsin, bu nice okumaktır.’’

– Bir ara yapmıştım mor’du zannedersem, şimdilerde fırsatım olmuyor hocam

– Zikir nur görmeni sağlamıyorsa bir sorun vardır, bizim verdiğimiz bir zikir olmuş muydu sana?

– Aldım Ali hocam, çıktılarını da aldım.

-Neydi, neyi zikir etmiştin?

– Sağ devir vardı, şu an aklımda değil hocam, notlarda var.

– İnsan zikrettiği şeyi unutur mu?

– Doğru Ali hocam

– Gördüğün nuru o zaman mı görmüştün.

– Evet

– Öyleyse, bizi neden terk ettin? Neden yeni bir zikir istemedin de yaban bağlardasın, verimsiz dağlardasın. 9 ay Allah demiş ama nur da yok nar da yok… Ben dokuz ay değil dokuz gün Allah desem, cayır cayır yanardım, dünya yanardı… Hangi zerre küll tecelliye tahammül edebilir. Allah küll’ün esmasıdır… Allah zikrini çekiyoruz diyenlere şaşıyorum! Hangi nimetini istiyorsunuz? Esmanın zikri demek ‘’O esma bende tecelli etsin’’ demektir… Allah zikrini çekenler Allahlık mı arıyorlar! Allah ismi insanda doğarken cüz’i olarak verilmiş zaten, halife denilmiş… Asıl mı olunmak isteniyor ki Allah zikri yapılıyor! Sonra da dokuz ayda bir milim âlemi melekûta yaklaşılmıyor

– Ali hocam yorduk sizi hakkınızı helal edin.

– pekiyi efendi kardeşim. Bu sohbetten aldığınla yetin. Artı gelenleri bize iade et yahut dağarcığında saklı tut, belki ileride gerekebilir. Selam es selame

– Ali hocam bir ara şu güzel kaleminizle âdem kıssasını yazın da nasiplenelim. Selam üzerinize olsun

– Ya nasip…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.